ARİSTOKRASİ |
Ekonomik, toplumsal ve siyasî gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihî yönetim biçimi |
EGOSANTRİK |
Egosantrizm yanlısı |
SANATKARCA |
Sanatçıya yakışır bir biçimde, sanatkârane |
TEKNOKRASİ |
Devlet yönetiminde son sözün yönetim ve ekonomi uzmanlarına bırakılmasına dayanan siyasî yöntem |
DOKTRİNCİ |
Doktrinle ilgili (kimse veya görüş) |
EKSANTRİK |
Dış merkezli, merkez dışı (olan) |
İKTİSADEN |
Ekonomik olarak, ekonomi bakımından |
KANAATKAR |
Azla yetinen, elindeki ile yetinen, kanık, kanaatli, yetingen |
KARAKARGA |
Kuzgun |
KARASİNEK |
Böcekler sınıfının çift kanatlılar takımından, insan ve evcil hayvanların kanını emen, görünüşü ev sineğine benzeyen bir eklem bacaklı türü (Stomoxys calcitrans) |
KATEGORİK |
Kesin, açık |
SANCAKTAR |
Sancağı taşıyan kimse |
TAKDİRKAR |
Takdir eden, beğenen, hayran |
TAKİKARDİ |
343 taşikardi |
TEKRARDAN |
343 tekrar tekrar |
AGNOSTİK |
Bilinemezci |
AKSESUAR |
Bir aletin, bir makinenin işlevine katılmayan, ancak kendine özgü ayrı bir yararı bulunan alet, araç veya nesne |
AKSİSEDA |
Yankı |
ANKASTRE |
Bir oyuğa, yuvaya yerleştirilmiş (tesisat) |
ARAGONİT |
Beyaz, yeşil, mavimsi gri renkte billûrlaşmış bir tür kalsiyum karbonat |
ARİSTOCU |
Aristotelesçi |
ASTRAGAN |
Karakul kuzusunun kıvırcık ve parlak postu |
ATARAKSİ |
Hiçbir heyecan ya da zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği, acıya olduğu kadar kıvanca karşı da ilgisizlik |
CARTADAK |
Birdenbire ve gürültü ile |
CARTADAN |
Cartadak |
CATERİNG |
343 yemek hizmeti |
DAKİKANE |
Tam zamanında, dakik olarak |
DASİTANİ |
Destanî |
DEKSTRİN |
Nişastanın bölünmesinden elde edilen zamklı bir madde (C6 H10 O5) |
DİKENCİK |
Küçük diken |
DİSKOTEK |
Plâk, ses bandı koleksiyonu |
DOKSANAR |
Doksan sıfatının üleştirme biçimi, her birine doksan, her defasında doksanı bir arada olan |
ETOKRASİ |
Yalnızca ahlâk üzerine kurulu yönetim biçimi |
GERİATRİ |
Yaşlanma ile ilgili sağlık konuları üzerinde duran tıp dalı, yaşlılık bilimi |
İNCEKARA |
İnce kabuklu, siyah renkli bir üzüm çeşidi |
İSTİKRAR |
Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık |
KADASTRO |
Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülklerin yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plâna bağlanması işi |
KARACAOT |
Bir tür çöpleme (Helloborus niger) |
KARACASU |
Aydın'ın bir ilçesi |
KARAKTER |
Bir nesnenin, bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen ana özellik, öz yapı, seciye |
KARATECİ |
Karate yapan kimse |
KARTONCU |
Karton işi veya eşya yapan veya satan kimse |
KASATURA |
Süngü gibi, tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak |
KASİDECİ |
Kaside yazan şair |
KATEGORİ |
Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tamamı, grup, ulam |
KENDİRCİ |
Kendir yetiştiren kimse |
KENDİRİK |
Deriden veya çadır bezinden yapılan ve hamur tahtasının altına serilen yaygı |
KESKİNCİ |
Kalabalık yerlerde cepleri jiletle keserek hırsızlık yapan kimse |
KOKAİNCİ |
Kokain üreten, içen veya satan kimse |
KOKURDAN |
Kalkerli ve karstik özelliği ağır basan yerlerde çukurlukları bol, engebeli arazi |
KORUNCAK |
Ambalâjlanan malı dış etkilere karşı korumak için ambalâj çatısına çakılan tahta, kontrplâk vb. malzeme, mahfaza |
KRONAKSİ |
Bir elektrik akımının bir sinir veya kasla uyarım oluşturabilmesi için gereken kısa süre |
KURANDER |
Hava akımı, cereyan |
KURİDİTE |
Sebzelerin pişirilmeden dilimlenmesiyle hazırlanan, sade veya soslu olarak ana yemeklerden önce sunulan hafif yiyecek |
NARKOTİK |
Uyuşturucu |
NEKROTİK |
Nekroz görünümünde veya durumunda olan |
ORKESTRA |
Yaylı ve üflemeli çalgılar topluluğu |
OTURACAK |
Sandalye, tabure, kanepe gibi üstüne oturulan şey |
REDİNGOT |
Arkası yırtmaçlı, etekleri uzun, çift sıra düğmeli, resmî erkek ceketi |
RESTORAN |
Lokanta |
SAATİNDE |
Önceden belirlenen, düşünülen vakitte |
SANATKAR |
Sanatçı |
SANSKRİT |
Hint-Avrupa dilleri grubundan olan, klâsik Hint din ve edebiyat dili |
SENARİST |
Senaryo yazarı, senaryocu |
SİNAGRİT |
bk. sinarit |
SORUTKAN |
Somurtkan |
STARKİNG |
Bir çeşit elma |
TANASSUR |
bk. Hristiyanlaşma |
TANKERCİ |
Tanker işiyle uğraşan kimse |
TEDİRGİN |
Rahatı, huzuru kaçmış |
TEOKRASİ |
Siyasî iktidarın, Allah'ın temsilcileri olduklarına inanılan din adamlarının elinde bulunduğu toplumsal, siyasî düzen, din erki |
TERSİNİR |
Bir olayın ortaya çıkma şartlarındaki sonsuz küçük bir değişikliğin etkisiyle herhangi bir anda yön değiştirebilen (kimyasal, fiziksel ve mekanik dönüşüm) |
TİROKSİN |
Tiroit hormonlarının ilki |
TREKKİNG |
343 doğa yürüyüşü |
AKDİKEN |
Hünnapgillerden, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi, güvem eriği, geyik dikeni (Rhamnus cathartica) |
AKSEDİR |
Kaplaması mobilyacılıkta kullanılan, açık kahve rengi öz odunlu olan bir ağaç (Thuya occidentalist) |
AKUSTİK |
Fizik biliminin konusu ses olan kolu, yankı bilimi |
ANAERKİ |
Soyda temel olarak anayı alan ve ailede çocukları ana klânına mal eden ilkel bir toplum düzeni, maderşahîlik |
ANARTRİ |
Dil tutukluğu |
ANDORRA |
(Andorra Prensliğii/AD-AND) Avrupa'da, İber Yarımadası'ndaki Pirene dağları'nda; 468 km² yüzölçümlü, Katalanca konuşulan bir ülke. Başkenti Andorra la Vella, para birimi Euro'dur |
ANEKDOT |
Kısa veya özlü anlatımı olan güldürücü hikâye, fıkra |
ANEROİT |
Cıva yerine bir maden kutu kullanmak temeline dayanan kadranlı barometre |
ANTİKOR |
Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde |
ARKEGON |
Eğrelti otlarında, bazı su yosunlarında, bütün kara yosunlarında ve bazı açık tohumlularda görülen dişilik organı |
ARKTİKA |
Kanada ve Rusya’nın bir bölümüyle Grönland’ı ve bunların arasında kalan denizi içine alan bölge |
ARSENİK |
Atom numarası 33, atom ağırlığı 74,91, yoğunluğu 5,7 olan, atmosfer basıncı altında 4500 C de süblimleşen, maden filizlerinde çok yaygın bulunan, metal görünümünde basit element, sıçan otu, zırnık. Kısaltması As |
ASİSTAN |
Yardımcı |
ASİTANE |
eşik |
ASKARİT |
Bağırsak solucanı |
ASKERCİ |
Asker yanlısı |
ASORTİK |
(daha çok giyimde) Birbirine uygun, birbirini tutar renk ve yapıda olan |
ATAERKİ |
Soyda temel olarak babayı alan ve ailede çocukları baba soyuna mal eden topluluk düzeni, pederşahîlik |
ATERİNA |
Gümüş balığı |
CASTİNG |
343 oyuncu kadrosu |
CİRANTA |
Bir senedi ciro eden kimse |
CURNATA |
Bıldırcın sökünü |
DANİSKA |
En iyi, katmerli |
DANSİTE |
özgül ağırlık |
DASİTAN |
Destan |
DEKORCU |
Mesleği dekor yapmak olan sanatçı |
DERGİCİ |
Dergi yayımıyla uğraşan kimse |
DERİNTİ |
Toplantı |
DESTANİ |
Destan biçiminde yazılmış olan |
DESTARİ |
Sarıkla ilgili |
DİKENSİ |
Dikene benzer, dikeni andıran |
DOKTRİN |
Öğreti |
DOKUNCA |
zarara uğramak, harap olmak |
DOSTANE |
Dostça |
DROSERA |
Droseragillerden, topuz biçimindeki yapraklarının üst yüzeyi, böcekleri yakalayan yapışkan tüyler ile örtülü otsu bir bitki (Drosera rotundifolia) |
EKİNOKS |
Gün gece eşitliği |
ENTRİKA |
Bir işi sağlamak veya bozmak için girişilen gizli çalışma, oyun, dolap, düzen, dalavere, dek, desise, hile |
ERİSTİK |
Didişim |
ERKİNCİ |
Liberal |
EROİNCİ |
Eroin yapıp satan kimse |
ESASTAN |
Aslına dayalı olarak |
ESATİRİ |
Esatirle ilgili, esatire ait |
ETKİNCİ |
Etkincilik taraftarı (kimse) |
GARANTİ |
Güvence, inanca, teminat |
GENOSİT |
Jenosit |
GENSORU |
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir soru üzerine başbakana veya bakanlardan birine, milletvekillerince açılan ve sonunda soruşturma yapılması istenebilen soru, istizah |
GİRESUN |
Türkiye'nin bir ili |
GROTESK |
Eski Çağ Roma yapılarında bulunan tuhaf, gülünç figürlerden oluşmuş süsleme üslûbu |
GUARANİ |
Paraguay para birimi |
İDARECİ |
Yönetici |
İDENTİK |
Özdeş |
İKTİDAR |
Bir işi yapabilme gücü, erk, kudret |
İKTİRAN |
Yaklaşma |
İNKİSAR |
Kırılma |
İRADECİ |
İrade yanlısı |
İRANİST |
İran dili ve kültürü ile uğraşan kimse |
İSKARTO |
Yapağı kırıntısı |
İSTERİK |
İsteriye tutulmuş olan, histerik |
İSTİANE |
Yardım isteme |
İSTİARE |
Ödünç, borç veya eğreti alma, ödünçleme, metafor |
İSTİCAR |
Kira ile tutma, kiralama |
İSTİKRA |
Tüme varım |
İSTİNAS |
Yadırgamaz olma, alışma, ısınma |
İSTİNGA |
Yelkenleri toplamak için kullanılan halat |
İSTİSNA |
Bir kimse veya bir şeyi benzerlerinden ayrı tutma |
KADERCİ |
Alın yazısına inanan ve ondan yana olan, fatalist |
KADROCU |
Kendi düşüncesine yakın düşüncede olan insanları kadrosunda toplayan |
KAİDECİ |
Kurallara bağlı, kuralcı |
KANASTA |
Bir tür kâğıt oyunu |
KANTOCU |
Kanto söyleyen kadın |
KARADUT |
Siyah renkte olan dut |
KAREKOD |
Bilişim, yayımcılık, eğitim vb. alanlarda verilerin gizlendiği kare veya dikdörtgen biçiminde simge |
KARGOCU |
Kargo işiyle uğraşan kimse |
KARİDES |
Denizlerde veya tatlı sularda yaşayan yüzücü, orta büyüklükte kabuklu türün adı |
KARKARA |
Uzun bacaklılardan, bataklık bölgelerde yaşayan, kışı sıcak ülkelerde geçiren, başı sorguçlu turna |
KAROSER |
Otomobilde, mekanizmayı oluşturan motor, makine, tekerlek ve şasi gibi bölümlerin dışında kalan, görünen dış bölüm |
KARSTİK |
Karst özelliği taşıyan, karst ile ilgili |
KARTEKS |
Veri kaydı tutma amacıyla kullanılan dayanıklı kâğıttan yapılmış bilgi kartı |
KASADAR |
Ticarî kuruluşlarda kasada oturup para alıp veren kimse |
KASECİK |
Küçük kâse |
KASKOCU |
Kasko işlemlerini yapan kimse veya kuruluş |
KERATİN |
Tırnak, boynuz, kıl gibi üst deri ürünü olan yapıları oluşturan proteinli madde |
KESİNTİ |
Kesilen parça, kırpıntı |
KİNETİK |
Hareketle ilgili, hareket sebebiyle oluşan |
KİRDECİ |
Kirde yapan veya satan kimse |
KİSEDAR |
Para hesabını yapan, parayı toplayan kimse, vekilharç |
KOKARCA |
Et oburlardan, orta boyda, kendini korumak için düşmanına pis bir sıvı fışkırtan, ince uzun bir kürk hayvanı (Mustela putorius) |
KOKETRİ |
Sevimlilik, hoşluluk, süs düşkünü |
KONKRET |
bk. Konkre |
KONTUAR |
kontuar |
KORSECİ |
Korse yapan veya satan kimse |
KORTEKS |
Beyin zarı |
KORUGAN |
Ağaç gövdeleriyle yapılmış ve çevresinde kazılı çukuru bulunan, korunmaya elverişli, kare biçimindeki ev |
KORUNAK |
Korunmak için yapılmış yer; sığınılan, saklanılan yapı, mağara gibi yer |
KORUNGA |
Yabanî yonca, tirfil |
KRİKOCU |
Kriko yapan, tamir eden veya satan kimse |
KRUASAN |
Ay çöreği |
KUCAKTA |
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm |
NADİRAT |
Seyrek, az görülen, az bulunan şey veya durum |
NAKARAT |
Bir şarkıda her kıtadan sonra tekrarlanan ve bestesi değişmeyen parça |
NAKKARE |
Mehterhanede yer alan, biribirine bağlı iki yarımküre benzeri ve iki değnekle vurularak çalınan bir tür küçük kös |
NARSİST |
Özsever |
NARTEKS |
Bizans kiliselerinde sahndan sütunlarla veya duvarla ayrılan bölüm |
NASTURİ |
Nastur adlı Süryani rahiplerinden birinin ortaya koyduğu mezhepten olan kimse |
NERİTİK |
Kıyı şeridinde deniz kabukları, kum, çakıl gibi şeylerle oluşan yığınakla ilgili |
NESTURİ |
Nastur adlı Süryanî rahiplerinden birinin ortaya koyduğu mezhepten olan (kimse) |
OKARİNA |
Orta Doğu, Uzak Doğu, Orta Amerika ve Güney Amerika’da kullanılan, seramikten yapılmış bir tür flüt |
ORDİNAT |
Bir noktanın uzaydaki yerini belirtmeye yarayan çizgilerden biri; en çoğu apsise dikey olarak çizilir. bk. koordinat |
ORGANİK |
Organlarla ilgili, uzvî |
ORTANCA |
Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan |
OSURGAN |
Çok yellenen |
RADANSA |
Yelkenlere açılan deliklere ve halat ilmiklerine geçirilen metal halka |
RAKKASE |
Raksı meslek edinmiş kadın |
RETORİK |
Güzel söz söyleme, hitabet sanatı |
SAATİNE |
Bir saat için |
SADAKAT |
İçten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk |
SADAKOR |
Düz dokunmuş, açık saman renginde bir tür ipek kumaş |
SADARET |
Osmanlı İmparatorluğunda başvezirliğe, sadrazamlığa verilen ad |
SAKARCA |
Sakar gibi, sakara benzer |
SAKARİN |
Genellikle şeker hastalarının şeker yerine kullandığı, maden kömürü katranından elde edilen beyaz bir toz |
SAKİNCE |
Sakin (bir biçimde) |
SANDUKA |
Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta veya mermer sandık |
SANTİAR |
Bir ar'ın yüzde biri, bir metre kare (ca) |
SANTURİ |
Santur çalan kimse |
SATİRİK |
Yergi ile ilgili, yergi niteliğinde olan |
SEKİNCİ |
dinginci |
SENDİKA |
İşçilerin veya iş verenlerin iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular bakımından çıkarlarını korumak ve daha da geliştirmek için aralarında kurdukları birlik |
SENTAKS |
Cümle bilgisi, söz dizimi |
SERGİCİ |
Mallarını sergileyerek satan kimse |
SİDERİT |
İçinde yalnız demir ve nikel bulunan gök taşı |
SİGORTA |
Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için, önceden ödenen prim karşılığında bu işle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi |
SİKKECİ |
Darphanede madenî paralara damga vuran kimse |
SİNARİT |
İzmaritgillerden, Akdeniz'de yaşayan, pullu, eti beğenilen bir balık (Dentex vulgaris) |
SİNİRCE |
Genellikle bunalım ve beden görevleri üzerinde yakınmalarla beliren, kişiliğin ve uyumun bütününü etkilemeyen, ruhî kaynaklı sinir hastalığı, nevroz |
SİNSİCE |
Gizlice, belli etmeden, el altından yapılan |
SİRKECİ |
Sirke yapan veya satan kimse |
SİRTAKİ |
Bir çeşit dans |
SİSTİRE |
Bir tahtanın üzerindeki ufak pürüzleri giderip onu dümdüz bir duruma getirmeye yarayan ince çelik lâma |
SONRAKİ |
Sonra olan |
STEARİK |
Bitkisel ve özellikle hayvansal stearin durumunda bulunan stearik asit için kullanılır (CH3-(CH2)16-CO2H) |
STEARİN |
Gliserinin stearik asit esterlerine verilen ad |
STİCKER |
343 çıkartma |
SUİKAST |
Gizlice cana kıyma ve kötülük etmeye kalkışma |
TAKANAK |
Alacak, borç |
TAKSİCİ |
Geçimini taksi işleterek sürdüren kimse |
TANECİK |
Küçük tane |
TARANGA |
Bir tür tatlı su balığı |
TEDARİK |
Araştırıp bulma, sağlama, elde etme |
TEDRİCİ |
Derece derece olan, yavaş yavaş olan |
TENAKUS |
Azalma, eksilme |
TENKİDİ |
Eleştirmeli, eleştirili |
TERAKKİ |
İlerleme, yükselme, gelişme |
TİNERCİ |
Uçucu madde bağımlısı olan kimse |
TRUAKAR |
Kısa manto |
TURNİKE |
Teker teker geçmeyi sağlamak amacıyla bazı yerlere konulan, uçlarından birinin çevresinde dönebilecek düzende yatay olarak yerleştirilmiş çarpı biçiminde araç |
ADAGİO |
Yavaş, ağır olarak |
ADENİT |
Lenf düğümleri iltihabı |
AGANTA |
Yısa veya lâçka edilmekte olan bir halatın ve zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir |
AGNOSİ |
Tanısızlık |
AKARCA |
Sürekli işleyen çıban, fistül |
AKARET |
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân gibi mülk |
AKARSU |
Yeryüzünde ve yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su |
AKSATA |
"alma ve verme" Alış veriş |
AKSEKİ |
Antalya'nın bir ilçesi |
AKSİNE |
Tersine |
AKSONA |
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları |
AKSUNA |
Basınçlanma |
AKTRİS |
Kadın oyuncu |
ANADUT |
Ekin veya ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanı aktarmaya yarayan, uzun saplı araç, dirgen, yaba |
ANGORA |
Ankara keçisinin kılından veya tavşanının tüyünden elde edilen iplikle dokunan (giysi) |
ANGUDİ |
Angut kuşunun renginde |
ANKARA |
Türkiye'nin bir ili |
ANORAK |
Başlıklı, su geçirmeyen spor ceket |
ANTİKA |
Eski çağlardan kalma eser veya tarihî değeri olan eski eşya |
ANTROK |
Triyas devri katmanlarında bulunan, derisi dikenlilerden, deniz lâlelerinin saplarını oluşturan kalsiyum karbonat birleşimli fosil |
ARADAN |
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe |
ARAROT |
Sıcak iklimlerde yetişen maranta adlı kamıştan ve başka bitkilerin kökünden çıkarılan, çocuk maması yapmaya yarayan un |
ARASAT |
Müslüman inanışına göre, kıyamet günü bütün ölülerin toplanacakları yer |
ARASTA |
Çarşılarda veya alış veriş bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm |
ARKAİK |
Arkaizmle ilgili, eskimiş (söz veya eser) |
ARKTİK |
Kuzey kutupla ilgili, kuzey kutup yakınında olan |
ARNİKA |
Öküz gözü, sığır gözü, mastı çiçeği |
ARUSEK |
Ağaç, fildişi veya madenî eşyalar üzerine kakılan, uçuk yeşil ve pembe renkte, ışığın yönüne göre renk değiştiren bir tür sedef |
ASACAK |
askı |
ASETİK |
Sirkeyle ilgili, sirkeyle aynı özellikleri taşıyan |
ASETON |
Birçok organik maddeyi eritmekte kullanılan uçucu, kolayca alev alır, eter kokusunda bir sıvı |
ASGARİ |
En az, en aşağı, en azından, en düşük |
ASKERİ |
Askerlikle ilgili, askere özgü |
ASORTİ |
(daha çok giyimde) Birbirine uygun, birbirini tutar renk ve yapıda olan |
ASURCA |
Samî dilleri ailesine giren ve Milâttan önceki dönemlerde Ön Asya'da kullanılmış olan ölü bir dil |
CİGARA |
bk. sigara |
DAKİKA |
Bir saatlik zamanın altmışta biri |
DASNİK |
pezevenk |
DASTAR |
Baş örtüsü |
DEKONT |
Ödenmiş veya ödenecek olan hesapların dökümü |
DERİCİ |
Dericilik yapan kimse |
DERUNİ |
İçle ilgili, içten |
DESTAN |
Tarih öncesi tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiir, epope |
DESTAR |
Sarık |
DESTUR |
İzin, müsaade |
DİKGEN |
Birbiriyle veya kesim noktasındaki teğetleriyle dik açı yapacak biçimde kesişen |
DİKİNE |
Dikey olarak, diklemesine |
DİKKAT |
Duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplama, uyanıklık |
DİNERİ |
İskambil kâğıtlarındaki işaretlerden karo |
DİREKT |
Doğru olarak, hiçbir yerde durmadan, duraksız, doğruca |
DİRGEN |
Harmanda sapları yaymaya yarar uzun çatallı araç |
DİRİCE |
Biraz diri |
DİRSEK |
Kol ile ön kol arasındaki eklemin arka yanı |
DİSKET |
Bilgisayardaki işlemlerin kaydedildiği bir koruyucu içinde bulunan manyetik ortam |
DİSKUR |
Söylev, nutuk |
DOKSAN |
Seksen dokuzdan sonra gelen sayının adı ve bu sayıyı gösteren rakam, 90, XC |
DRAGON |
Ejderha |
EDİNTİ |
Edinilen, kazanılan şey |
EGOİST |
Bencil, hodbin |
EKİNCİ |
Ekin ekip biçmekle uğraşan kimse, çiftçi |
EKİNTİ |
Ekilen şey |
EKSTRA |
En iyi, üstün nitelikli (tür) |
ENTARİ |
Genellikle tek parçalı kadın giyeceği |
ERGANİ |
Diyarbakır'ın bir ilçesi |
ERİKSİ |
Eriği andıran, eriğe benzeyen, erik gibi |
EROTİK |
Aşkla ilgili olan, aşkı anlatan, kösnül, erosal, şehevî, şehvanî |
ESASTA |
aslında |
ESATİR |
Tarih öncesi tanrılarının efsaneli serüvenlerini anlatan ve bir topluluğun duygularını, anlayışını ve özlemlerini göstermesi bakımından değeri olan hikâyeler, mitoloji |
ESİNTİ |
Belli belirsiz hissedilen hafif yel, nefha |
ESİRCİ |
Köle ve cariye alış verişi yapan kimse |
ESKİCİ |
Her türlü eski eşya alım satımıyla uğraşan kimse |
ESKORT |
Koruma, muhafız takımı |
GARSON |
Lokanta, otel, pastahane, kahvehane gibi yerlerde müşterilere hizmet eden kimse |
GERDAN |
Vücudun omuzlarla baş arasında kalan ön bölümü |
GERİCİ |
Toplumda yeniliklere değer vermeyen, her yönüyle eskiyi özleyen veya eski düzeni getirmeye çalışan (kimse veya görüş), mürteci |
GETİRİ |
Faiz |
GİTSİN |
Bir yere doğru yönelmek |
GRANAT |
Grena |
GRANDİ |
Geminin baştan ikinci direği |
GRANİT |
Kuvars, feldspat, ortoklâz ve mika minerallerinden birleşmiş türlü renkte, billûrsu, çok sert bir tür kayaç |
İCRAAT |
Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar |
İGUANA |
İguanagillerden, 1-2 m boyunda, Amerika'nın tropikal bölgelerinde yaşayan, sırtında dikenli çıkıntılar bulunan, pullu, büyük sürüngen, Hint kertenkelesi (Iguana tuberculara) |
İKİTEK |
Kürek yarışlarında sancak ve iskelesinde ayrı ayrı oturaklarda ve sadece birer küreği olan tekne |
İNCESU |
Kayseri'nin bir ilçesi |
İNDEKS |
Dizin |
İNİKAS |
(ışık için) Yansıma, yansı |
İNİKAT |
Toplanma, birleşim |
İRONİK |
İroniye dayalı |
İRTİCA |
Gericilik |
İSKOTA |
Yelkenleri açmak ve tutmak için alt köşelerine bağlanan halat, zincir ve palangadan oluşan donanım |
İSTEKA |
Bilârdo oyununda kullanılan değnek |
İSTERİ |
Duyu bozuklukları, türlü ruh karışıklıkları, çırpınma, kasılmalar ve bazen inmelerle kendini gösteren bir sinir bozukluğu, histeri |
İSTİDA |
Dilekçe, arzuhal |
İSTİKA |
Ayakkabıların altını parlatmak için kunduracıların kullandığı kemik, isteka |
KADANA |
Bir cins iri at |
KADİRİ |
Şeyh Abdülkadir Geylanî'nin kurduğu tarikata girmiş olan kimse |
KADRAN |
Saat, pusula gibi araçlarda, üzerinde yazı, rakam veya başka işaretler bulunan düzlem |
KADRAT |
(basımcılıkta) Dizgide harfler arasına konulan yazısız metal parçası |
KAİNAT |
Evren |
KANAAT |
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum |
KANARA |
bk. kesim evi, mezbaha |
KANATA |
Ağzı geniş tek kulplu su kabı |
KANCUR |
İzmarit balığının küçüğü |
KANSER |
Bir organ veya dokudaki hücrelerin düzensiz olarak bölünüp çoğalmasıyla beliren kötü ur, incitmebeni |
KANTAR |
Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç |
KAOTİK |
Karmakarışık, düzensiz |
KARACA |
Geyikgillerden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı (Capreolus) |
KARASU |
Çoğunlukla gözün iç basıncın çoğalmasıyla kendini gösteren, körlüğe sebep olabilen bir göz hastalığı, glokum |
KARATE |
Ayak ve yumruk vuruşları üzerine kurulu, Japon kökenli bir dövüş yöntemi |
KARESİ |
bir sayıyı kendisiyle çarpmak |
KARGİR |
bk. kâgir |
KARİNA |
Gemi omurgası |
KARİNE |
Karışık bir iş veya sorunun anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu |
KARKAS |
Demirli betonla yapılmış yapı |
KARSAK |
Köpekgillerden, soluk kahve rengi, karnı beyaz tüylü, kısa kulaklı, postundan kürk yapılan bir memeli türü (Vulpes corsac) |
KARTON |
Kâğıt hamuruyla yapılan, ayrıca içinde bir veya birkaç lif tabakası bulunan kalın ve sert kâğıt |
KARTUK |
Büyük tarla tarağı |
KASARA |
Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte |
KASİDE |
On beş beyitten az olmayan, bütün beyitlerin ikinci dizeleri en baştaki beyit ile kafiyeli bulunan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan divan edebiyatı manzumesi |
KASKAT |
şelale |
KASKET |
Genellikle erkeklerin giydiği, önü siperli başlık |
KASNAK |
Enli çember |
KASTAR |
Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartma işi |
KASTEN |
Kasıtla, bile bile ve isteyerek |
KASTOR |
Kunduz |
KATANA |
bk. kadana |
KATRAK |
Marangozlukta tomrukları biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan biçme makinesi |
KATRAN |
Organik maddelerden kuru damıtma yoluyla elde edilen, sıvı yağ kıvamında, kara renkte, ağır, is kokulu, suda erimeyen bir madde.Bitkilerden çıkarılanına bitki katranı, maden kömüründen elde edilenine de maden katranı adı verilir |
KENDİR |
Kenevir |
KERATA |
Karısı tarafından aldatılan erkek |
KERRAT |
Birçok kez |
KERTİK |
Kertilmiş olan |
KESİCİ |
Kesmek işini yapan, kesen |
KESKİN |
Çok kesici, iyi kesen |
KİNDAR |
Kinci, kinli |
KİRKİT |
Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan, demirden veya ağaçtan yapılmış dişli araç |
KİTARA |
bk. gitar |
KODEİN |
Afyondan çıkarılan ve öksürüğü kesmeye yarayan bir alkaloit |
KODEKS |
İlâçların formüllerini gösteren resmî kitap |
KOKAİN |
Koka yapraklarından çıkarılan uyuşturucu bir alkaloit |
KOKART |
Asker şapkalarına takılan ve rengi uluslara göre değişen işaret |
KONGRE |
Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla yapılan toplantı |
KONKRE |
Somut, müşahhas |
KONKUR |
Yarış, yarışma |
KONSER |
Sanatçıların müzik eserlerini bir topluluğa çalması veya söylemesi |
KONTAK |
Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas |
KONTES |
Kontun karısının taşıdığı unvan |
KONTRA |
Karşıt, karşı, aksi |
KONTUR |
(resimde) Çevre çizgisi, nesneyi belirgin gösteren çizgi |
KOREKT |
Doğru |
KORGAN |
Ordu'nun bir ilçesi |
KORGUN |
Çankırı'nın bir ilçesi |
KORİDA |
Boğa güreşi |
KORİST |
Koro ile birlikte şarkı söyleyen kimse |
KORKUT |
Muş'un bir ilçesi |
KORNEA |
Gözde saydam tabaka |
KORNER |
Köşe |
KORNET |
Pistonlu orkestra çalgısı |
KORSAN |
Düşman veya kendi ulusunun gemilerine saldıran deniz haydudu |
KOSTAK |
Zarif, kibar, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı |
KOSTER |
Kıyı limanları arasında seferler yapmak üzere inşa edilmiş ve donatılmış küçük yük gemisi |
KOSTİK |
Hayvan ve bitki dokularını yakan, aşındıran |
KRAKER |
Bir tür gevrek ve tuzlu bisküvi |
KRATER |
Yanardağ ağzı |
KRETON |
Bir tür keten, patiska veya basma |
KRİKET |
On birer kişilik iki takım arasında, küçük ve ağır bir topu, ucu kıvrılmış sopalarla vurarak karşı kaleye sokmak amacıyla oynanan bir oyun |
KRİTER |
Ölçüt, kıstas |
KRİTİK |
Tehlikeli, endişe veren (durum) |
KRONİK |
Olayların birbiri ardınca sıra ile yazıldığı tarih, vekayiname |
KRUTON |
Yağda veya fırında kızartılan küçük küp biçimindeki ekmek parçası |
KUDRET |
Güç, erk, erke, iktidar |
KUNDAK |
Yeni doğmuş çocuğu ilk aylarda sıkıca sarıp sarmalamaya yarayan geniş bez |
KURADA |
İşe yaramaz, yıpranmış, eskimiş, bozulmuş (eşya) |
KURGAN |
İlk Çağda mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe |
KURSAK |
Kuşların yemek borusu üzerinde bulunan, yiyeceklerin toplandığı torba biçiminde şişkin organ |
NAKİSA |
Eksiklik, kusur |
NARSİS |
Kendi benliğini seven |
NATURA |
İnsanın yaradılış özelliği |
NEKAİS |
Eksiklikler, noksanlıklar |
NEKTAR |
Yunan mitolojisinde, içenleri ölümsüzlüğe kavuşturan tanrı içkisi |
NERGİS |
Nergisgillerden, çiçekleri ayrı veya bir kök sap üzerinde şemsiye durumunda, açılmadan önce bir yenle örtülü bulunan ve bazı türlerinde beyaz, bazılarında sarı renkte, 20-80 cm yükseklikte, soğanlı bir süs bitkisi (Narcissus) |
NİKRİS |
bk. nıkris |
NİKSAR |
Tokat'ın bir ilçesi |
NORDİK |
Kuzeye ilişkin |
OKSİDE |
Paslanmış |
OKTRUA |
Şehre giren şeylerden alınan vergi |
ORADAN |
Sözü edilen yerden |
ORANCA |
Oran bakımından, orana göre |
ORKİDE |
Salepgillerden, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla camlıklarda yetiştirilen birtakım bitki türlerinin ortak adı |
ORTACA |
Muğla'nın bir ilçesi |
ORTADA |
İki uçtan eşit uzaklıkta olan yer veya durum |
OTARSİ |
Bir ülkede ekonomik alandaki ihtiyaçları kendi kendine karşılamaya yönelen tutum |
OTURAK |
Oturulacak yer veya şey |
RADİKA |
Yaprakları salata olarak yenen baharlı, çok yıllık bir bitki (Taraxacum officinale) |
RAKKAS |
Sarkaç, pandül |
RASİST |
ırkçı |
RATİNG |
Reyting |
REDOKS |
Bir atom veya molekülden ötekine bir veya daha çok elektronun geçişi olayı |
REOSTA |
Elektrik akımının şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç, dimmer |
RETİNA |
Ağ tabaka |
RİKKAT |
İncelik, naziklik |
RUGANİ |
Rugandan yapılmış |
RUSTAİ |
Köyle ilgili, köylü |
RUSTİK |
Duvara sabitlenerek üzerine perde takılan, ahşap, metal ve benzeri malzemeden yapılmış korniş |
SAADET |
Mutluluk, ongunluk, mut, kut |
SADAKA |
Dilenciye verilen para |
SADİST |
Başkalarına acı çektirerek cinsel doyum sağlayan kimse |
SANCAK |
Bayrak, liva |
SANSAR |
Türlü etçil hayvanların ortak adı (Martes martes) |
SANTRA |
Orta, orta alan, merkez |
SANTUR |
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı |
SARAKA |
Alay, istihza |
SARDUN |
Balıkçıların kullandığı bir tür halat |
SARSAK |
Yaşlılık, hastalık gibi sebeplerle güçsüz kalarak vücudu titrer gibi sarsılan |
SEKANS |
dizi |
SEKANT |
Kesen |
SENATO |
Eski Roma'da özellikle soylulardan oluşan yöneticiler meclisi |
SENDİK |
Bir birliğin, ortaklığın veya alacaklılar grubunun haklarını korumakla görevli kimse |
SERDAR |
(Osmanlı İmparatorluğunda) Başkomutan |
SERGİN |
Serilmiş olan |
SERİAN |
Çabuk, çarçabuk |
SİESTA |
343 öğle uykusu |
SİGARA |
İnce kâğıda, kıyılmış tütün sarılarak hazırlanan, silindir biçiminde, ağızdan dumanı çekilen nesne |
SİKTİR |
Defolup gitmek |
SİNARA |
Büyük zoka |
SİNCİK |
Adıyaman'ın bir ilçesi |
SİRKAT |
Çalma, hırsızlık |
SİRKEN |
Yabanî ıspanak (Chenopodium album) |
SİRRUS |
Saçak bulut |
SONERİ |
Çağırma zili |
SORGUN |
bk. Sorkun |
SORKUN |
Sepetçi söğüdü |
SURETA |
Görünüşe göre, görünüşte |
TAKDİR |
değer biçmek, değerlendirmek |
TAKDİS |
Kutsal sayma, kutsama |
TAKRİR |
Yerleştirme, yerleştirilme |
TAKSİR |
Kısaltma, kısma |
TANKER |
Petrol, benzin gibi akaryakıt ürünleriyle, sanayi ile ilgili yağ, şarap vb. sıvı maddeleri taşıyan gemi veya kamyon |
TARSİN |
Sağlamlaştırma |
TARSUS |
Mersin'in bir ilçesi |
TASDİK |
Doğrulama |
TASGİR |
Küçültme, ufak duruma getirme |
TEDRİS |
Ders verme, öğretme, öğretim |
TEKDİR |
Azarlama, paylama |
TEKNİK |
Bir sanat, bir bilim, bir meslek dalında kullanılan yöntemlerin hepsi |
TEKRAR |
Aynı olayın, işin, hareketin yeniden ortaya çıkışı, tekrarlanması |
TEKRİR |
Tekrar etme, yeniden söyleme |
TEKSİR |
Çoğaltma |
TENKİS |
Azaltma, eksiltme |
TENSİK |
Düzenleme, düzeltme, yoluna koyma |
TEORİK |
Kurama dayanan, kuramsal, nazarî |
TERASA |
bk. teras |
TERCAN |
Erzincan'ın bir ilçesi |
TERKİN |
Yazılmış bir şeyi çizerek silme |
TESDİS |
Sayısını altıya çıkarma veya altıya bölme |
TESKİN |
Acı, öfke, heyecan gibi duyguları yatıştırma, dindirmeye çalışma |
TİCANİ |
Kuzey Afrika'da kurulmuş bir tarikat ve bu tarikattan olan kimse |
TİCARİ |
Ticaretle ilgili, ticarete ilişkin |
TİRİNK |
Peşin. Peşin olarak |
TOKSİK |
zehirli |
TOKSİN |
Canlı organizmalarda görülen zehir |
TUGRİK |
Moğolistan’ın para birimi |
TUNDRA |
Kutuplara yakın bölgelerin bitki örtüsü ve bu bitkilerle kaplı geniş alan, kutup bozkırı |
TURANİ |
Turanlı |
TURGOR |
Hücrenin çok su çekerek şişmesi, öz suyunun kıvamının azalması |
USTACA |
El uzluğu ile, ustalıkla |
ACARA |
bk. Acar |
ADANA |
Türkiye'nin bir ili |
ADETA |
Bayağı, basbayağı, hemen hemen, sanki |
ADRES |
Bir kimsenin arandığında bulunabileceği yer, oturduğu yer |
AGORA |
Yunan klâsik devrinde, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan, halk meydanı |
AİDAT |
Ödenti |
AKAİT |
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü veya bunları toplayan kitap |
AKDUT |
Beyaz renkte olan dut |
AKİDE |
Bir şeye inanarak bağlanış, inanç, din inancı |
AKKOR |
Işık saçacak beyazlığa varıncaya değin ısıtılmış olan |
AKONT |
Bir borca karşılık, hesabı daha sonra görülmek üzere yapılan kısmî ödeme |
AKORT |
Bir çalgıyı doğru ses vermesi için ayarlama |
AKRAN |
Yaşça denk, yaşıt, boydaş, öğür |
AKSAK |
Aksayan, hafifçe topallayan |
AKSAN |
Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği |
AKSON |
Sinir uyarmalarını sinir hücresinden ileriye uzatmaya yarayan, sinir hücrelerinin uzantılarından en belirli ve uzun olanı |
AKTAR |
Baharat, ev ilâçları, gereçleri satan kimse veya dükkân |
ANACA |
Ana olarak |
ANCAK |
"Yalnız, sadece" gibi sınırlama anlatır |
ANGUT |
Ördekgillerden, tüyleri kiremit renginde, evcilleştirilebilen bir yaban kuşu (Casarca ferruginea) |
ANİDE |
Hemencecik, bir anda, birden |
ANKET |
Soruşturma, sormaca |
ANTİK |
İlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan |
ANTRE |
Bir yapıda girip geçilen yer, methal |
ARAKA |
İri taneli bezelye |
ARDAK |
İçten çürümeye yüz tutmuş ağaç |
ARENA |
Amfiteatrın ortasında, boğa güreşi, yarış, oyun gibi türlü gösteriler yapılan alan |
ARGON |
Atom numarası 18, atom ağırlığı 39,9 olan, havada %1 oranında bulunan, rengi, kokusu ve tadı olmayan bir element. Kısaltması Ar |
ARSİN |
Trabzon'un bir ilçesi |
ARTER |
Atardamar |
ASENA |
Göktürk hükümdarlarının hanedan adı |
ASİDE |
Un, et ve bamya ile yapılan bir Arap yemeği |
ASİST |
Sayı atışından veya gol vuruşundan önce verilen son pas |
ASKAT |
Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri |
ASKER |
Erden mareşale kadar orduda görevli bulunan herkes |
ASSAİ |
Birlikte kullanıldığı terimin anlamına aşırılık kazandırır: Adagio assai çok yavaş, çok ağır |
ASTAR |
Giyecek, perde, çanta, ayakkabı gibi şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat |
ASTİK |
(Argo) Pezevenk |
ASUDE |
Sessiz, rahat, sakin |
ATARİ |
Bilgisayarlarda basit programlarla düzenlenmiş bir oyun türü |
CANİK |
Samsun'un bir ilçesi |
CARTA |
Yellenme |
CASUS |
Bir devletin veya bir kimsenin sırlarını başkasının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kimse, çaşıt |
CEDİT |
Yeni |
CESUR |
Yürekli, cesaretli |
CİDAR |
Duvar |
CİNAİ |
Cinayetle ilgili veya konusu cinayet olan |
CİNAS |
Çok anlamlı bir kelimeye, her defasında başka bir anlam yükleyerek birbirine yakın birkaç yerde kullanma |
CİNSİ |
Cinsiyetle ilgili, cinsel, eşeysel |
CİRİT |
At koşturup birbirine değnek atarak topluca oynanan oyun |
CONTA |
Geçirmezliği sağlamak için, sıkıştırılmış iki yüzey arasına yerleştirilmiş, genellikle kauçuk ve kurşundan yapılan ince parça |
CUKKA |
Hayvan ve insan memesi |
CUNDA |
Yatay serenlerin her iki başı |
CUNTA |
Bir ülkede yönetime el koyan kimselerden oluşan kurul |
DAİRE |
Bir çemberin içinde kalan düzlem parçası |
DAKİK |
Düzenli işleyen |
DANCA |
Danimarka dili |
DARCA |
Biraz dar, pek geniş olmayan, dar olarak |
DASİT |
Kuvarslı diyorit birleşiminde olan bir sızıntı kütlesi |
DEİST |
Deizm yanlısı |
DEKAN |
Fakültenin yönetiminden sorumlu profesör |
DEKAR |
On ar (1000 m²) değerinde yüzey ölçü birimi |
DEKOR |
Tiyatro, sinema ve televizyonda sahneye konulan eserin yazıldığı yerin, çağının özelliklerini belirleyen çeşitli ögelerin (perde, aksesuar vb.nin) bütünü |
DERGİ |
Siyaset, edebiyat, teknik gibi konuları inceleyen ve belirli aralıklarla çıkan süreli yayın, mecmua |
DERİK |
Mardin'in bir ilçesi |
DERİN |
Dibi yüzeyinden veya ağzından uzak olan |
DERUN |
İç, içeri, öz |
DİGOR |
Kars'ın bir ilçesi |
DİKEN |
Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu gibi bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri |
DİKİT |
Mağaraların tabanında, yukarıdan damlayan kireçli suların katılaşmasıyla oluşan kolonlardan her biri, stalagmit |
DİKSE |
Ağaçsız yerlerde, kuş yakalamak için üstüne ökse yerleştirilen ağaç |
DİKTA |
Hiçbir şart olmaksızın körü körüne uyulması gereken buyruk |
DİKTE |
Başkası tarafından yazılmak için söyleme, yazdırma |
DİNAR |
Yaklaşık olarak altın liranın dörtte biri değerinde olan eski bir para |
DİNCE |
Dine göre, din bakımından |
DİNCİ |
Dinî görüşleri her alana yaymak isteyen kimse |
DİNEK |
Dinlenmek için durulan yer |
DİNGİ |
Bir çifte kürekli küçük patalya |
DİNGO |
"Girenin çıkanın belli olmadığı yer" anlamındaki Dingo'nun ahırı sözünde geçer |
DİREK |
Ağaçtan veya demirden yapılan uzun ve kalın destek |
DİREN |
Dirgen |
DİSKO |
Diskotek |
DONRA |
Saç kepeği, kaş konağı |
DONUK |
Parlaklığı olmayan, mat |
DONUT |
Simit gibi delikli veya deliksiz biçimde olan, şeker ve yağla yapılan bir tür tatlı çörek |
DORSE |
Kara taşıma araçlarındaki kasa |
DORUK |
Dağ, ulu ağaç gibi yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika |
DURAK |
Tren, tramvay, otobüs gibi genel taşıtların durmak zorunda olduğu veya durabileceği yer |
ECDAT |
Dedeler, atalar |
EKİCİ |
Herhangi bir tarım ürününü üreten, tarımla uğraşan (çiftçi) |
EKRAN |
Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük |
EKSİK |
Gerekli duyulan, ihtiyaç duyulan (şey), noksan |
EKSİN |
Anyon |
ENCİK |
Enik |
ENSAR |
Hz. Muhammed'e hicret zamanında yardım eden Medineliler |
ERCİK |
Çiçek tozu üreten ve on tanesi çeşitli şekillerde birleşerek erkek organı meydana getiren çiçek kısmı |
ERGİN |
Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş |
ERİKA |
Süpürge otu |
ERKAN |
Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler |
ERKİN |
Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, serbest |
EROİN |
Morfinden kimyasal yolla elde edilen uyuşturucu bir madde |
ESANS |
Bitkilerden türlü yollarla çıkarılan veya kimyasal yöntemlerle yapılan, kokulu ve uçucu sıvı |
ESASİ |
Esasla ilgili, asıl ve temel olanla ilgili, asal |
ESRAR |
Hint kenevirinden çıkarılan ve kullanılacak miktara göre uyarıcı, sarhoş edici veya uyuşturucu etkileri olan bir madde |
ESRİK |
Esrimiş, sarhoş, mest, sermest |
ETKİN |
Hareketli, işleyen, çalışan, faal, aktif |
ETNİK |
Kavimle ilgili, budunsal, kavmî |
GADİR |
Haksızlık etme, zarar verme |
GAİTA |
İnsan dışkısı |
GARNİ |
Herhangi bir yiyecek bölümü bulunmayan otel |
GAUSS |
Manyetik alanın şiddet birimi. Kısaltması G |
GEDİK |
Bir düzey üstündeki yıkık, çatlak veya aralık, rahne |
GEOİT |
Yerküresinin geometrik olmayan gerçek biçimine (üzerindeki engebeler düşünülmeksizin) verilen ad. Bu yerküresi tam küre olmadığı gibi, elipsot biçiminden de ayrıdır |
GİDER |
Bir iş için harcanan paranın bütünü, masraf |
GİDON |
Yönelteç |
GİRDİ |
Bir üretimde yararlanılan para, gereç ve iş gücü, çıktı karşıtı |
GİREN |
Hafif bulutlu, sisli hava |
GİTAR |
Genellikle altı telli, telleri iki parmak arasında çekilerek çalınan bir çalgı, kitara |
GOCUK |
Tek parça hayvan postundan yapılan ceket |
GONCA |
Henüz açılmamış veya açılmak üzere olan çiçek, tomurcuk |
GOTİK |
Gotlarla ilgili |
GRADO |
itibarı azalmak; derecesi düşmek |
GRENA |
Nar çiçeği renginde bir süs taşı |
GRİDA |
lagos |
GROSA |
On iki düzine |
GUANO |
Özellikle deniz kuşlarının pisliklerinin bir yerde uzun süreden beri birikip yığılmasıyla oluşan, azot ve fosfat bakımından zengin, gübre olarak kullanılan madde |
GUARD |
343 oyun kurucu |
GUATR |
Boyundaki kalkan bezinin aşırı büyümesiyle beliren hastalık, guşa, cedre |
GUSTO |
Beğeni, zevk |
İDARE |
Yönetme, yönetim, çekip çevirme |
İDARİ |
Yönetimle ilgili, yönetimsel |
İDRAK |
Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme |
İDRAR |
Böbreklerde kandan süzülerek idrar yollarıyla dışarıya atılan sıvı, sidik |
İKONA |
bk. ikon |
İKRAR |
Saklamayarak söyleme, açıkça söyleme |
İKSİR |
Eskiden hayatı ölümsüzleştirmek, madenleri altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan sıvı |
İNCİK |
Bacağın, diz kapağından topuğa kadar olan bölümü |
İNCİR |
Dutgillerden, asıl yurdu Akdeniz kıyıları olan, yaprakları geniş dilimli bir ağaç (Ficus carica) |
İNDİS |
Bir harf üzerine konulan işaret |
İNKAR |
Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma |
İNTAK |
Kişileştirilen varlıklara, hayalî yaratıklara söz söyletme sanatı, dillendirme |
İRADE |
İstek, dilek |
İRADİ |
İradeli, istençli |
İRİCE |
İriye yakın, biraz iri (kimse veya şey) |
İRİTE |
Sinirlendirmek, rahatsız etmek ve tıp alanında tahriş etmek anlamında irite etmek birleşik fiilinde kullanılan bir söz |
İRONİ |
Dolaylı ve alaylı anlatım, mizah |
İRSEN |
Kalıtım yoluyla |
İSKAN |
Yurtlandırma, yerleştirme |
İSNAT |
dayandırmak |
İSTEK |
Bir şeye duyulan eğilim, arzu |
İSTER |
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu şey, gerek, icap, lüzum |
İSTOR |
Stor |
İTİNA |
Özen, ihtimam |
KACAK |
bk. kap kacak |
KADAR |
Ölçüsünde, derecesinde |
KADER |
Alın yazısı, yazgı |
KADİR |
Değer, kıymet |
KADİT |
Çok zayıf |
KADRO |
Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim veya yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların taşıdığı ödev, yetki ve sorumlulukların hepsi |
KAGİR |
Taş ve tuğladan yapılmış olan |
KAİDE |
Kural |
KAKAO |
İki çeneklilerden, Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen bir ağaç, Hint bademi (Theobroma cacao) |
KANAT |
Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ |
KANCA |
Bir şey çekmeye yarar ucu demir çengelli çubuk |
KANKA |
Kardeş kadar yakın olan kimse |
KANSA |
bk. konsa |
KANTO |
Tulûat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri |
KARAR |
Bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı |
KARGA |
Bir şeyin asıl durumunu yitirerek, baş aşağı olması |
KARGO |
Yük taşıyan gemi |
KARNE |
Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimlerince verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge |
KARNİ |
Lâboratuvarda, damıtma işlerinde kullanılan, geniş karınlı, dar ve eğri boyunlu cam kap |
KAROT |
Zemin, beton, asfalt gibi yapımlardan, özel aygıt (karotiyer) ile alınan silindirik örnek |
KARST |
Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi |
KARUN |
Din kitapları ve efsanelerde geçen, çok zengin olduğu söylenen kişi |
KASAR |
bk. kastar |
KASET |
İçinde, görüntü ve seslerin kaydedildiği, gerektiğinde yeniden kullanılmasını sağlayan bir manyetik şeridin bulunduğu küçük kutu |
KASİS |
Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler |
KASKO |
Taşıtların uğrayacakları kazadan doğacak zararların karşılanması için yapılan sigorta |
KASTİ |
Kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek (yapılan) |
KATAR |
Lokomotif ile vagonların oluşturdukları dizi, tren |
KATRA |
bk. katre |
KATRE |
Damla, damlayan şey |
KENAR |
Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı |
KENDİ |
farkında olmadan bir yere ulaşmış olamak |
KERKİ |
Keser |
KERTİ |
Kerte (I) |
KESAT |
Alış verişte durgunluk |
KESİK |
Kesilmiş olan |
KESİN |
Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, kat'i, maktu |
KESİR |
Bir birimin bölündüğü eşit parçalardan birini veya birkaçını anlatan sayı |
KESİT |
Bir şeyi inceleyebilmek için, enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey |
KESKİ |
Ağaç, taş, metal vb. yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç |
KETON |
Karbonil grubuna iki alkil kökünün bağlanmasıyla türeyen birleşik |
KİNCİ |
Öç almak isteyen, kin tutan, kindar |
KİNİK |
Kinizm taraftarı (kimse veya görüş), sinik |
KİNOA |
Yenilebilir tohumları için tarımı yapılan, 1-2 m uzunluğunda, Güney Amerika’da yetişen bir bitki (Chenopodium quinoa) |
KİRDE |
Genellikle mısır unuyla yapılan bir tür pide |
KİREN |
kızılcık |
KİSRA |
İran hükümdarı Nuşirevan’ın lakabı |
KİTİN |
Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, dayanıklı ve esnek organik madde; bazı mantar ve likenlerde de rastlanır |
KİTRE |
Gevenden çıkarılan bir tür zamk, kestere |
KODES |
Tutuk evi, hapishane, karakol |
KOKET |
Yosma |
KONAK |
Kundak çocuklarının başlarında görülen kepek tabakası |
KONCA |
bk. gonca |
KONDU |
Gecekondu |
KONİK |
Koni biçiminde olan veya koni ile ilgili olan, mahrutî |
KONSA |
Taşlık, katı |
KONUK |
Bir yere veya birinin evine kısa bir süre kalmak için gelen kimse, misafir, mihman |
KONUR |
Esmer, açık kestane renginde olan |
KONUT |
Bir bilimin kuruluşunda temel görevi görmekle birlikte belik'ten daha az olma ve tanımlanmayan ilkel gerçek, koyut, postulat: Eukleides'in "bir noktadan bir doğruya ancak bir parelel çizilebilir" yolundaki konutu gibi |
KORKU |
Bir tehlike veya bir tehlike düşüncesi karşısında uyanan kaygı duygusu |
KORNA |
Bu borudan çıkan ses |
KORSE |
Güzellik veya sağlık gayesiyle kullanılan esnek iç giysisi |
KORTE |
Âşıktaşlık, flört |
KORUK |
Henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm |
KORUN |
Üst derinin en dış tabakası |
KOTAN |
Pulluk, büyük saban |
KOTRA |
Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli |
KRANK |
Bir motorda bilyelerin almaşık hareketini dairesel harekete çeviren dingil |
KREDİ |
Borç ödemede güvenilir olma durumu |
KRİKO |
Ağır bir yükü, özellikle alt tarafında yapılacak bir çalışmada otomobil vb. taşıtların yerden yükseltilmesini sağlayan alet, kaldırıcı |
KROKİ |
Bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı |
KUCAK |
Açık kollarla göğüs arasındaki bölüm |
KUDAS |
İsa Peygamber'in havarileriyle birlikte yediği son yemeği anmak için, Hristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören, liturya |
KUNDA |
Bir çeşit büyük ve zehirli örümcek |
KURAK |
(hava, mevsim, yıl için) Yağışsız |
KURAN |
İslâm dininin temel ilkelerini, Hz. Muhammed'e gönderilen Tanrı buyruklarını içeren, Müslümanlığın temel kitabı, Kur'anıkerim, Kelâmıkadim, Mushaf |
KURCA |
Karıştırma, kaşıma |
KURNA |
Hamamlarda, musluk altında, içinde su biriktirilen, yuvarlak ve çoğunlukla mermer veya taş tekne |
KURON |
Korumak için diş üzerine dişçi tarafından geçirilen metal kaplama |
KURRA |
kurra hafızı |
KUTAN |
Saka kuşu |
KUTSİ |
Kutsal |
NACAK |
Sapı kısa, küçük odun baltası |
NADAS |
Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakmak |
NADİR |
Seyrek, az, az bulunur |
NAKDİ |
Para ile ilgili, para bakımından, paraca, parasal |
NAKİT |
Para, akçe |
NASİR |
Nesir yazan, nesir ustası |
NATUK |
Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen |
NECAT |
Kurtuluş |
NESİR |
Dilin söz dizimi kurallarına uygun olarak kullanılan anlatım biçimi, manzum olmayan söz ve yazı, düz yazı |
NİSAİ |
Kadınla ilgili |
NOKRA |
Büveleğin sebep olduğu, daha çok davar ve sığırlarda, seyrek olarak insanlarda rastlanan, ortası delik şişkinliklerle tanınan hastalık |
NOKTA |
Çok küçük boyutlarda işaret, benek |
NOTER |
Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmak, yasanın öngördüğü diğer görevleri yerine getirmekle yükümlü, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukuk statüsü olan kamu görevlisi |
OKRUK |
İnsan boğmakta kullanılan yağlı ip |
OKSİT |
Oksijenin bir element veya kökle birleşmesiyle oluşan madde |
OKTAN |
Parafinler serisinden, birçok izomerli doymuş hidrokarbür (C8H18) |
ONİKS |
Balgam taşı |
ONTİK |
Varlıksal |
ORADA |
Sözü edilen yerde, bulunduğu yerde |
ORCİK |
Şeker ile kaplanmış ceviz içi |
ORGAN |
Canlı bir vücudun, belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenmiş bölümü, üye, uzuv |
ORGCU |
Org çalan sanatçı |
ORKİT |
Er bezlerinin iltihaplanıp şişmesi |
ORTAK |
Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar |
RACON |
Yol, yöntem, usul |
RADAR |
Radyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını bulabilen, genellikle uçak ve gemilerde kullanılan cihaz |
RADON |
Atom numarası 86, atom ağırlığı 222 olan, radyum tuzunun su ile işlenmesinden, hidrojen ve oksijenle karışım durumunda elde edilen, boru yardımıyla sıvı hava içinden geçirilerek karışımdan ayrılan radyoaktif element. Kısaltması Rn |
RAKET |
Pingpong, tenis gibi oyunlarda topa vurmak için kullanılan, oval tahta bir kasnağa gerilmiş bir ağla veya lâstikle kaplanmış olan, uzunca saplı araç, vuraç |
RAKİK |
Merhametli, yufka yürekli |
RAKİT |
Durgun (su) |
RAKOR |
Sıhhî tesisatta iki boruyu döndürmeden birbirine bağlanmasını sağlayan bağlantı parçası |
RAKUN |
Kuzey Amerika'da, ağaçlarda yaşayan, kafası tilkiye benzeyen, uzun kuyruğu alaca halkalı, boyu yaklaşık 90, kuyruğu 30 santimetre olan kürklü hayvan |
RANDA |
Gemilerin mizana direğinin gerisindeki yelken |
RASAT |
Gözlem |
RAUNT |
bk. dönem |
REKAT |
Namazda bir kıyam (ayakta durma), bir rükû (ayaktayken eğilme) ve iki secdeden (yere kapanma) oluşan bölüm |
REKOR |
Bir sporda erişilmiş derecelerin en üstünü |
RESTO |
Lokantada garsonların vazgeçilen yemeği mutfağa bildirmek için söyledikleri söz |
RİCAT |
Vazgeçme |
RİNGA |
Kemikli balıklardan, ılık denizlerde büyük sürüler hâlinde dolaşan ve tütsü ile kurutulmuşu sıkça tüketilen, uskumru iriliğinde bir balık (Clupea harengus) |
ROKET |
Atış sırasında mekanik olarak yön verilen, yörüngesinin başlangıcında öz itmeli olarak yol alan ve daha sonra yalnız balistik kanunlarına bağlı kalan mermi |
RUGAN |
Ayakkabı, çanta vb. yapımında kullanılan parlak deri |
RUNİK |
bk. rünik |
RUTİN |
Alışılagelen, sıradan, sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan |
SADAK |
İçine ok konulan torba veya kutu biçiminde kılıf |
SADET |
Konuşulan asıl konu, asıl madde |
SADİK |
Sadistlik özelliği olan |
SAGAR |
İçki bardağı |
SAİKA |
Yıldırım |
SAKAK |
Çene altı |
SAKAR |
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma |
SAKAT |
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan (canlı) |
SAKİN |
Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan, dingin |
SAKİT |
Susmuş, sessiz |
SANAT |
Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık |
SANKİ |
Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılır |
SARAK |
Yapı yüzeylerinde yatay, enli, az çıkıntılı, süslü veya düz silme |
SARAT |
Büyük delikli kalbur |
SARİG |
Amerika'da yaşayan, genellikle yavrularını sırtında taşıyan keseli hayvanlardan bir tür sıçan (Didelphys dorsigera) |
SASON |
Batman'ın bir ilçesi |
SATEN |
Atlas |
SATİR |
Yergi |
SAUNA |
Fin hamamı |
SEANS |
Mesleğini veya sanatını yapan bir kimsenin yanında, o kimsenin mesleğiyle ilgili bir iş için harcanan süre |
SEDİR |
Kol koyacak yeri olmayan, arkalıksız, üstü minderli ve yastıklı olabilen kerevet, divan |
SEKSİ |
Cinsel çekiciliği olan |
SENİR |
İki dağ arasındaki sırt |
SENİT |
Hamur tahtası |
SERAK |
Dik yerlerden inen buzullarda, derin yarılmalar sebebiyle buz parçalarının koparak aşağıya düşmesi |
SERGİ |
Alıcının görmesi, seçmesi için dizilmiş şeylerin tümü ve bu nesnelerin serildiği yer |
SERİK |
Antalya'nın bir ilçesi |
SERİN |
(hava için) Az soğuk, ılık ile soğuk arası |
SETİK |
Vücudun eklem yerleri, eklem yerleri arasındaki bağlayıcı kemik. İnce bulgur, kuş yemi, darı |
SETİR |
Bir şeyi örtme, gizleme |
SİDİK |
Böbreklerde kandan süzülerek idrar yollarıyla dışarıya atılan sıvı, idrar |
SİGAR |
Puro |
SİİRT |
Türkiye'nin bir ili |
SİKKE |
Mevlevî dervişlerinin giydikleri yüksek ve tepesi düz keçe külâh |
SİNEK |
Çift kanatlılardan, birtakım uçucu böceklerin genel adı |
SİNİK |
bk. kinik |
SİNİR |
Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet |
SİNSİ |
Kötülük yaparken gizli ve kurnaz olan |
SİREN |
Taşıtlarda bulunan, tiz ses çıkaran alet, canavar düdüğü |
SİRER |
Deniz kızı; üst tarafı kız, alt tarafı balık olduğuna inanılan deniz kızı |
SİRET |
Bir kimsenin ahlakı, hayat tarzı, dışa yansıyan davranışı, kişiliği, seciyesi, karakteri, suret karşıtı |
SİRKE |
Bit, tahta kurusu gibi asalak böceklerin yumurtası |
SİRTO |
Türk müziğinde bir oyun havası |
SKİNK |
Skinkgillerden, çöl bölgelerinde, kurak bölgelerde yaşayan bir sürüngen türü (Scincus) |
SOKAK |
İl, ilçe gibi yerleşim bölgelerinde, iki yanında evler olan, caddeye oranla daha dar veya kısa olabilen yol |
SOKET |
Kısa çorap |
SOKRA |
(güverte döşemeleri vb.) İki ağacın uç uca gelmesiyle oluşan aralık |
SOKUR |
Köstebek |
SONAR |
Batmış olan nesnenin yerini ve durumunu akustik dalgalarla belirleyen sistem |
SONAT |
Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri |
SONDA |
Suyun herhangi bir noktadaki derinliğini ölçmek, dip tabakaların yapısını incelemek için kullanılan araç |
SONKİ |
Son olan, en sondaki |
SONRA |
Daha ileri bir zamanda, müteakiben |
SORGU |
Sormak işi |
SORİT |
Öncul sayısı ikiden çok olan tasımsal çıkarım |
SORTİ |
Elektrik tesisatında lâmba veya fiş konacak kolların her biri |
SORUN |
Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem |
STAND |
bk. stant |
STENO |
Stenografi kelimesinin kısaltılmış biçimi |
STRES |
Ameliyat şoku, aşırı yorgunluk, üzüntü, travma, soğuk, heyecan vb. etkenlerin organizmada, iç organlarda ve metabolizmada oluşturduğu bozuklukların tümü |
SUARE |
Akşam yemeğinden sonra yapılan eğlence, toplantı |
SUDAK |
Levrekgillerden, tatlı sularda yaşayan, eti beyaz ve lezzetli bir balık (Lucioperca fluviatilis) |
SUDAN |
Önemsiz, saçma, baştan savma |
SUNAK |
Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa |
SUNTA |
(< sunî tahta) Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta |
SURAT |
bk. yüzünden düşen bin parça olmak |
SURET |
Görünüş, biçim |
SUSAK |
Susamış olan, susayan |
SUSTA |
(köpek) Arka ayakları üzerinde durma |
TACİK |
Tacikistan Cumhuriyeti'nde yaşayan halk ve bu halkın soyundan olan kimse |
TACİR |
Ticaretle uğraşan kimse, tüccar |
TAKAS |
Mal alıp karşılığında mal vererek ödeşme |
TAKKE |
İnce kumaştan ve çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık |
TAKSA |
Pulu yapıştırılmadan veya eksik yapıştırılarak gönderilen mektup için, alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti |
TAKSİ |
Göçüm |
TANGO |
Özel ritmli ağır bir dans |
TAOCU |
Taoculuk yanlısı |
TARAK |
Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç |
TARİK |
Yol |
TASAR |
Bir iş, bir düşünce sırasını, düzeyini gösteren resim, yazı, plân |
TASDİ |
Can sıkma, baş ağrıtma, tedirgin etme |
TASNİ |
Yapma, sunî |
TEDAİ |
Çağrışım |
TEKİN |
Boş, içinde kimse bulunmayan |
TEKİR |
Postu siyah çubuklarla ve beneklerle süslü, kül renginde veya boz olan (kedi) |
TENİS |
Ağla ortasından ikiye bölünen bir alanda tek veya çift oyuncuların raketle karşılıklı vurdukları veya çeldikleri topu, belli kurallara göre, karşılanamayacak biçimde birbirlerinin alanına düşürerek sayı kazanmaları esasına dayanan oyun, alan topu |
TENOR |
En tiz erkek sesi |
TEORİ |
Kuram, nazariye |
TERAS |
Taraça |
TERKİ |
Eyerin arka bölümü |
TERSİ |
bk. Tirsi |
TESİR |
Etki |
TESİS |
Yapma, kurma, temelini atma |
TESRİ |
Çabuklaştırma, hızlandırma |
TİNER |
Boyanın yoğunluğunu azaltmak için kullanılan terebentin gibi sıvı inceltici |
TİRAN |
Eski Yunan'da siyasal gücü zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kimse |
TİRSİ |
Hamsigillerden, uzunluğu 60 cm, yumurtalarını tatlı sulara bırakan bir balık türü (Alosa alosa) |
TONER |
Bilgisayar yazıcısı veya fotokopi makinesinde kullanılan toz durumundaki mürekkep |
TONGA |
Hile, düzen, tuzak |
TONİK |
Organları uyaran ve güçlendiren (ilâç) |
TORAK |
Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet |
TORİK |
Palamut balığının irisi (Palemye sarda) |
TORNA |
Ağaç veya metal eşyaya yuvarlak bir biçim vermek için kullanılan çarklı tezgâh |
TORUN |
Bir kimseye göre çocuğunun çocuğu |
TOSUN |
Burulmuş erkek dana |
TRAKE |
Soluk borusu |
TRANS |
Medyumların ruhla ilişki kurdukları zaman, girdikleri özel hipnoz durumu |
TREND |
343 eğilim |
TRİAS |
II. Çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi |
TRİKO |
Örülerek dokunan bir cins yün kumaş |
TUKAN |
Guguksular takımının tukangiller familyasından Güney Amerika'da yaşayan bir kuş türü |
TUNİK |
Pantolon ya da etek üstüne giyilen, dizlere kadar inen giysi |
TURAN |
Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları devletin adı |
TURNA |
Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş (Grus grus) |
TURNE |
Bulunduğu yerden başka yerlere gösteri yapmak amacıyla giden tiyatro veya müzik sanatçılarının gezisi |
TURNO |
Tek dilli, bir tekerlekli makara |
URGAN |
Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılan ince halat |
USARE |
Öz su |
ACAR |
Atılgan, gözü pek, yiğit, kabadayı, yılmaz, kabına sığmaz |
ACUN |
Dünya |
ACUR |
bk. ajur |
ADAK |
Adamak işi veya adanılan şey, nezir |
ADAT |
Töreler, âdetler |
ADET |
bir şeyi alışkanlık ve huy durumuna getirmek |
AKAK |
Akarsu yatağı, yatak, mecra |
AKAR |
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ gibi mülk |
AKİK |
Yüzük taşı, mühür gibi şeyler yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş; kalseduan kuvarsının bir türüdür |
AKİS |
Işık veya ses dalgalarının yansıtıcı bir yüzeye çarparak geri dönmesi, yansıma, yankı |
AKİT |
Bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, sözleşme veya mukavele yapan |
AKNE |
Yağ bezlerinin deri üzerinde oluşturduğu iltihaplı sivilce |
AKOR |
Üç veya daha çok sesin bir arada tınlaması |
AKSA |
Uzakta bulunan |
AKSE |
Hastalık nöbeti, kriz |
AKSİ |
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi |
AKSU |
Gözdeki billûr cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük, ak basma, perde, katarakt |
AKUR |
Azgın, kızgın (hayvan) |
AKUT |
İlerlemiş, şiddetli, acil (hastalık) |
ANAT |
Anlar, zamanlar |
ANCA |
Ancak |
ANKA |
Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir kuş, Zümrüdüanka |
ANOT |
Bir elektrolitte elektrik akımının gelip bağlandığı ve içeri girdiği uç, artı uç |
ANUT |
İnatçı, ayak direyici |
AORT |
Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan büyük atardamar |
ARAK |
Ter |
ARDA |
İşaret olarak yere dikilen çubuk |
ARGO |
Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek veya topluluktaki insanların kullandığı özel dil veya söz dağarcığı |
ARİA |
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği şarkı, arya |
ARKA |
Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı |
ARKE |
İlk ana madde |
ARSA |
Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer |
ASAN |
kolay |
ASAR |
Yapılar, eserler |
ASES |
Gece bekçisi |
ASİT |
Turnusolün mavi rengini kırmızıya çevirmek özelliğinde olan ve birleşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik, hamız |
ASRİ |
Modern, çağcıl |
ATAK |
Düşüncesizce her işe atılan, cür'etkâr |
ATAR |
Birisine karşı veya bir olay karşısında korkusuzca bulunulan güç gösterisi |
ATİK |
Çabuk davranan, çevik |
AURA |
Canlıların bedenlerini çevreleyerek kalkan görevi yaptığı varsayılan, katmanlardan oluşan ve kendine özgü rengi olan elektromanyetik alan |
CAKA |
gösterişli davranmak, fiyakalı durumda olmak |
CANA |
Sevgiliye hitap sözü |
CANİ |
Cinayet işlemiş olan kimse, kıyacı |
CARİ |
Akan |
CART |
Sert bir şey yırtılırken çıkan ses |
CEDİ |
Oğlak burcu |
CENK |
Savaş, kavga |
CİDE |
Kastamonu'nun bir ilçesi |
CİNS |
Tür, çeşit |
CİRO |
Bir ticaret senedinin, alacaklı tarafından başkasına çevrilmesi ve senedin arkasına gereken yazının yazılıp imza edilmesi |
CURA |
Tezene ile çalınan iki veya üç telli halk sazı |
DAİR |
Bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda, ... ile ilgili, üstüne |
DANA |
İneğin, sütten kesilmesinden bir yaşına kadar olan erkek yavrusu |
DANE |
Kuş yemi |
DANG |
Başta, kaslarda, oynaklarda ağrılar yapan, vücutta kızıl lekeler gösteren, ateşli ve salgın bir hastalık |
DANK |
"Çoktan beri anlayamadığı bir şeyi, bir olayın ortaya çıkmasıyla birdenbire kavrayıvermek" anlamına gelen kafasına dank demek veya kafasına dank etmek deyimlerinde geçer |
DANS |
Müzik temposuna uyularak yapılan ve estetik değer taşıyan düzenli vücut hareketleri, raks |
DARA |
Kabıyla birlikte tartılan bir nesnenin kabının ağırlığı |
DART |
Hedef noktaları dairesel olarak belirlenmiş nişan tahtasına küçük okların atılmasıyla oynanan bir oyun türü, Oklamak işi, Oklama |
DARU |
İlaç |
DATA |
1. Veri. 2. Aslında kendileri ekonomik olmayan ancak ekonomi dünyasını dışarıdan kuşatan veya çerçeveleyen, nüfus, teknik bilgi, hukuk düzeni ve yönetim biçimi ögelerinden her biri |
DENİ |
Alçak, kötü, kişiliksiz (kimse) |
DENK |
Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri |
DERİ |
İnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kıl veya pulla kaplı örtü |
DERK |
Anlama, kavrama |
DERS |
Bir konuda öğretmenin öğrenciye sınıfta, belirli bir sürede verdiği bilgi |
DERT |
Üzüntü |
DEST |
el (I) |
DİNE |
Konaklama yeri |
DİNİ |
Dinle ilgili, din üzerine |
DİNK |
Pirinci kabuğundan ayırmak veya bulgur dövmek için kullanılan dibek |
DİRİ |
Yaşamakta olan, yaşayan, canlı, ölü karşıtı |
DİSK |
Disk atmada kullanılan, erkekler için 2, kadınlar için 1 kg ağırlığında, genellikle metal bir çember ile çevrelenmiş tahta ağırşak |
DOKU |
Bir vücudun veya bir organın yapı ögelerinden birini oluşturan hücreler bütünü, nesiç |
DONE |
bk. veri |
DORE |
Altın rengi |
DORU |
Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan (at) |
DOST |
temiz giyinip kuşanmanın gerekliliğini anlatır |
DREN |
Hendek |
DROG |
Hayvan ve bitkilerden, kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık ve kısmen sanayide kullanılan ham veya yarı ham madde |
DUKA |
Dük unvanının eskiden kullanılan biçimi |
ECİR |
Sevap |
EDAT |
Bir kelimeden sonra gelerek o kelime ile diğer ögeler arasında ilgi kuran kelime, ilgeç |
EDİK |
Yumuşak ve renkli sahtiyandan yapılmış yarım konçlu lâpçın |
EDNA |
Çok aşağı, en alt düzeyde |
EKİN |
Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı duruma verilen ad |
EKİT |
Vücuda herhangi bir işlevi yerine getirmesi için yerleştirilen doku parçası, alet vb |
EKRU |
Krem rengine yakın beyaz |
EKSİ |
Çıkarma işleminde " - " işaretinin adı, nakıs |
EKTİ |
Her yiyeceği canı çeken |
ENİK |
Kedi, köpek gibi çok memeli hayvanların yavrusu, encik |
ENİR |
Bir tür yaban mersini |
ERAT |
Erden başgedikliye kadar askerlere verilen genel ad |
ERGİ |
(dil inkılâbının ilk yıllarında) İyi bir şeye erişme durumu, mazhariyet |
ERİK |
Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Ğrunus domestica) |
ERİN |
Döl verme yetkinliğine eren, baliğ |
EROS |
Ruhî çözümleme açısından cinsel eğilimler ve bundan doğan isteklerin tümü |
ESAS |
Bir şeyin özünü oluşturan ana öge, temel |
ESİK |
Çukur yer |
ESİN |
Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham |
ESİR |
Tutsak |
ESKİ |
Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan |
ESNA |
Bir işin yapıldığı an, sıra |
ESRİ |
Esrik |
ETİK |
Töre bilimi, ahlâk bilimi |
ETKİ |
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir |
GACO |
Kadın, dost, sevgili, metres |
GANA |
Afrika'da bir ülke |
GANİ |
Zengin, varlıklı |
GARD |
Eskrim, boks gibi oyunlarda korunma için alınan durum |
GARK |
(suya) Batma, batırma; boğulma |
GATO |
Pasta, çörek |
GEDA |
Dilenci |
GERİ |
Arka, bir şeyin sonra gelen bölümü; art, alt taraf, ileri karşıtı |
GETR |
Bacağın alt bölümünü ve ayakkabının üstünü örten kumaş veya köseleden yapılmış bir tür tozluk |
GİDİ |
Şaka yollu söylenen azarlama sözü |
GİNE |
Gene, yine |
GONK |
Keçe veya bez kaplı bir tokmakla vurularak titreşmesi sağlanan bir kurstan oluşan vurgulu çalgı |
GREK |
Eski Yunanlı |
GREN |
Kâğıdın yüzeyinin pürüzlülük derece ve tipinin bir izlenimi |
GRES |
Rafine edilmiş bir yağlama yağı ile bir sabunun, istenen kıvama göre değişen oranlarda iyice karıştırılmasından elde edilen yarı koyu yağlama yağı, makine yağı |
GRON |
Çoklukla ferace yapımında kullanılan, çaprazlama iplerin desen olarak kullanıldığı, kalınca, parlak, ipek veya benzeri fabrika ürünü kumaş |
GURK |
Kuluçka |
İADE |
Alınmış bir şeyi geri verme |
İANE |
Yardım |
İARE |
Eğreti verme, ödünç verme |
İCAR |
Kira |
İCAT |
Yeni bir şey yaratma, bulma |
İCRA |
Yapma, yerine getirme, (bir işi) yürütme |
İDEA |
Uzay ve zamanın ötesinde, öznenin dışında, kendiliğinden var olan, duyularla değil, yalnızca ruhen algılanabilen asıl gerçeklik, düşünce, fikir |
İKEN |
Esnasında, ...-dığı / -diği hâlde, ...-dığı / -diği zaman |
İKNA |
Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma |
İKON |
Ortodokslarda İsa, Meryem veya ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılmış dinî içerikli resimlerine verilen ad |
İKSA |
Bir hendek veya temel çukuru kazılırken yandaki toprakları tutmak için yere yan yana çakılan ve kavramalarla birbirine tutturulan kalın tahtalarla kurulan düzen, bağın |
İKTA |
Bir kişinin mülkiyetinde olmayıp devlete ait olan toprakların vergilerinin veya gelirlerinin asker veya sivil erkâna hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesi |
İNAK |
Dogma |
İNAT |
Bir konuda direnme, ayak direme, diretme, direnim |
İNCE |
Kendi cinsinden olanlara göre, dar ve uzun olan, kalınlığı az olan, kalın karşıtı |
İNCİ |
İstiridye gibi bazı kavkılı deniz hayvanlarının içersinde oluşan, değerli, küçük, sert, sedef renginde süs tanesi |
İNDİ |
Herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanamayıp yalnız bir kişinin kendi kanısına dayanan |
İNEK |
Dişi sığır |
İNİK |
İnmiş, indirilmiş |
İNTİ |
Peru para birimi (Kızılderili dilinden alıntı) |
İRAT |
Gelir |
İRCA |
Eski biçimine sokma, çevirme |
İRİN |
Organizmanın herhangi bir yerinde iltihaplanma sonunda ölmüş hücre artıklarından ve bozulmuş ak yuvarlardan oluşan, mikroplu veya mikropsuz, genellikle sarımtırak renkte koyuca sıvı, cerahat |
İRİS |
Saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü, süsen |
İRSİ |
Kalıtımla geçen, soydan kalma, soydan geçme, kalıtsal |
İSAT |
Kutlama |
İSKİ |
bk. ski |
İSOT |
Kırmızı, acı biber |
İTKİ |
Tepi |
KAİN |
Bulunan, olan |
KAKA |
(çocuk dilinde) Kötü, çirkin |
KANA |
Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler |
KANİ |
Kanmış, inanmış |
KANO |
Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne |
KANT |
Şeker ve limonla içilen sıcak su |
KAOS |
Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu |
KARA |
En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı |
KARE |
bir sayıyı kendisiyle çarpmak |
KARİ |
Okuyucu, okur |
KARO |
Oyun kâğıtlarının küçük, kırmızı, baklava biçimli benekli olan, orya |
KARS |
Türkiye'nin bir ili |
KART |
hakem kural dışı hareket eden oyuncuya uyarı veya cezalandırma amacı ile sarı veya kırmızı kart göstermek |
KASA |
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap |
KASE |
Cam, çini, toprak vb. den yapılmış derince çanak |
KASK |
Darbelerden başı korumak için, sertleştirilmiş sentetik maddelerden yapılmış sağlam başlık |
KAST |
Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri |
KATİ |
Kesin |
KEDİ |
Kedigillerden, köpek dişleri iyi gelişmiş, kasları çevik ve kuvvetli evcil veya yabanî, küçük memeli hayvan (Felis domesticus) |
KEKA |
Keyifli bir durum anlatılırken "ne güzel, ne iyi" anlamında söylenir |
KENT |
Şehir |
KESİ |
Kesilmiş yer |
KİRA |
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar |
KİST |
İçi koloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba |
KOCA |
Büyük, geniş, iri |
KOKA |
İki çeneklilerden, çiçekleri küçük ve sarımtırak, zeytine benzer meyvesi kırmızı renkte olan, yapraklarından kokain çıkarılan, en çok Peru'da yetişen bir bitki (Erytrroxylon coca) |
KOKU |
Nesnelerden yayılan küçücük zerrelerin burun zarı üzerindeki özel sinirlerde uyandırdığı duygu |
KONİ |
Durağan bir noktadan geçen ve kapalı bir eğriye dayanarak hareket eden bir doğrunun çizdiği yüzey, mahrut |
KONT |
Roma imparatorunun danışman olarak seçtiği kimse |
KONU |
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu |
KORA |
Başlıca belirtisi kısa, çabuk, değişken güçte irade dışı hareketler olan bir hastalık |
KORE |
Başlıca belirtisi kısa, çabuk, değişken yapıda irade dışı hareketler olan bir hastalık |
KORT |
Tenis oynanan alan |
KORU |
Bakımlı küçük orman |
KOSA |
Bir çeşit uzun saplı orak |
KOTA |
Bir ülkede kontenjan sisteminden ithal edilecek malların çeşitlerini ve çeşit oranlarını veya miktarlarını gösteren liste |
KRON |
Çek para birimi |
KROS |
Kırlarda ve ormanlarda, hendeklerden, yükseltilerden, çukurlardan ve akarsulardan geçerek yaya yapılan koşu |
KUKA |
Dantel veya nakış ipliği yumağı |
KUNT |
Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam |
KURA |
Ad çekme |
KURK |
Kuluçka, gurk |
KURS |
Resmî ve özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranışlar kazandırmak amacıyla düzenlenen ve kısa süreli derslere dayanan eğitim etkinliği, kur |
KURT |
İşini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz |
NAAT |
Bir şeyin niteliklerini övme |
NARA |
Haykırma, bağırma |
NATO |
Söz dinlemez, söz anlamaz, taş gibi kafa" anlamındaki nato kafa, nato mermer deyiminde geçer |
NECİ |
Ne iş yapar, ne ile uğraşır? |
NESİ |
Hangi yönü, hangi tarafı |
NİCE |
Kaç, ne kadar |
NİDA |
Çağırma, bağırma, seslenme |
NİSA |
Kadın |
NİTE |
Nasıl, niçin |
NODA |
bk. loda |
NOTA |
Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret |
OCAK |
Ateş yakmaya yarayan, pişirme, ısıtma, ısınma gibi amaçlarla kullanılan yer |
ODAK |
Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak |
ODUN |
Yakılmak için kesilmiş, parçalanmış ağaç |
OKAR |
Telli balıkçıl |
OKKA |
1283 gr'lık ağırlık ölçüsü birimi; 400 dirhem bir okka ederdi, kıyye |
OKRA |
Zayıf düşmüş hayvanların derilerinin altında yaşayan ve hastalanmalarına yol açan bir tür kurtçuk |
OKSU |
Biçimi oka benzeyen (yaprak) |
OKUR |
Okuyan kimse, okuyucu, kari |
ONAR |
On sayının üleştirme sayı sıfatı, her birine on; her defasında onu bir arada |
ONAT |
Özenli, düzgün, uygun |
ONCA |
Ona göre, onun düşüncesince |
ONDA |
O zamirinin kalma durumu |
ONUR |
birine saygı göstermek için yemek, toplantı gibi bir ağırlamada bulunmak |
ORAK |
Ekin biçmekte kullanılan, yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin biçme aracı |
ORAN |
Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet |
ORDU |
Bir devletin silâhlı kuvvetlerinin tümü |
ORSA |
Yelkenleri rüzgârın estiği yöne çevirmekte kullanılan, her iki taraftan yelkenin ortasına bağlanan ip |
ORTA |
İki uçtan eşit uzaklıkta olan yer veya durum |
ORUN |
Özel yer |
OTAK |
bk. otağ |
OTSU |
Ot gibi olan, gövdesi odunlaşmayan, kısa ömürlü (bitki) |
RACA |
Hindistan'da prenslere verilen unvan, mihrace |
RACİ |
Geri dönen |
RAKS |
Dans |
RANT |
Bir mal veya paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir, getirim |
RAST |
Klâsik Türk müziğinde bir makam |
RATE |
Büyük fare |
REİS |
Başkan, ser |
RENK |
Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum |
REST |
Pokerde, bir oyuncunun önündeki paranın tümü |
RİCA |
Dileyiş, dileme, dilek |
RİKA |
Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi |
RİNA |
Tırpana |
RİNG |
Üzerinde boks yapılan, çevresi kordonla çevrilmiş yer |
RİNT |
Hoşgörüsü geniş, açık yürekli, güvenilir kimse, gönül eri, kalender |
RİSK |
Riziko |
RODA |
Yöntemine uygun düzgün sarılmış halat yumağı |
ROKA |
Turpgillerden, yaprakları salata gibi yenen, 20-40 cm yüksekliğinde, sebze olarak bahçelerde yetiştirilen kokulu, 1-2 yıllık bir bitki (Eruca sativa) |
ROTA |
Bir gemi veya uçağın gidiş yönü, izleyeceği yol |
SAAT |
Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası |
SADA |
bk. seda |
SADE |
Süsü, gösterişi olmayan; yalın, gösterişsiz |
SAGU |
Bazı hurma ağaçlarının özünden çıkarılan ve pirinç gibi kullanılan nişastalı bir madde, Hint irmiği |
SAİK |
Sebep |
SAİR |
Başka, öteki, diğer |
SAKA |
Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse |
SAKE |
Pirinçten yapılan bir tür Japon rakısı |
SAKİ |
İçki toplantılarında içki dağıtan kimse |
SAKO |
Paltoya benzer bir tür üstlük |
SANA |
Sen zamirinin yönelme durumu |
SARA |
Zaman zaman kendini kaybederek olduğu yere düşme, vücutta şiddetli çırpınmalar ve ağız köpürmesi ile ortaya çıkan bir sinir hastalığı, tutarak, tutarga, yilbik |
SARİ |
Başkasına geçen, geçici |
SECİ |
Nesirde yapılan kafiye veya uyak |
SEDA |
Ses, sada |
SEKİ |
At, eşek ve sığırların ayaklarında bileğe veya dize kadar çıkan beyazlık |
SEKS |
Cinsellik, cinslik, cinsiyet |
SENA |
Övme |
SENT |
Doların yüzde biri değerinde para birimi |
SERA |
Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer, ser |
SERİ |
Herhangi bir bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, dizi |
SERT |
Çizilmesi, kırılması, kesilmesi veya çiğnenmesi güç olan, pek, katı, yumuşak karşıtı |
SİGA |
fiil çekimi |
SİNE |
Göğüs |
SİNİ |
Üzerinde yemek de yenilebilen yuvarlak, bakır veya pirinçten büyük tepsi |
SİRK |
Eğitilmiş hayvanların ve cambazların akrobasi hareketleri yaptıkları genellikle kapalı yer |
SİTE |
Daha çok belli meslek adamları için yapılmış veya belli amaçlarla kurulmuş konutlar topluluğu |
SKOR |
Durum veya sonuç |
SODA |
Sindirimi kolaylaştırmak; susuzluğu gidermek, içkileri sulandırmak için kullanılan, içinde sodyum karbonat bulunan, köpüren su |
SOKU |
Taş dibek |
SONE |
İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan, on dört dizeli bir batı şiir türü |
SORU |
Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual |
SOTA |
Uygun, elverişli (yer) |
SOTE |
Küçük küçük doğranmış et, ciğer, böbrek gibi şeyler yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan yemek |
STAR |
Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı, yıldız |
STEN |
9 mm çapında, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek |
STER |
Yığın durumundaki yakacak odun için kullanılan, 1 metre küpe eşit hacim ölçüsü birimi |
STOK |
Bir satış yerinde satışa hazır bulundurulan malların tümü, istif |
STOR |
Ağaç, kumaş vb. den yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde |
SUNA |
Erkek ördek |
SUNİ |
Yapma, yapay, takma |
SURA |
(Hindistan'da dokumacılık merkezi Surate'nin adından) Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş |
SURE |
Kur'an'ın bölünmüş olduğu 114 bölümden her biri |
TAKA |
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi |
TANE |
Herhangi bir sayıda olan (şey), adet |
TANK |
Zırhlı ve silâhlı, tekerlekleri paletli, motorlu savaş taşıtı |
TASA |
Üzüntülü düşünce durumu, kaygı |
TAUN |
Veba hastalığı |
TEİN |
Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde |
TERK |
bırakmak, ayrılmak |
TERS |
Bir şeyin aksi, karşıtı |
TİKE |
(et, ekmek, peynir vb için) Parça, lokma, dilim |
TİRE |
Dikişte kullanılan pamuk ipliği |
TOKA |
karşılıklı iki parçayı getirip birbirine dayamak |
TORK |
Motorlu araçlarda üretilen gücün tekerleklerden yere aktarılmasını sağlayan dönme kuvveti |
TRAS |
Volkanik tüp |
TREN |
Bir veya birkaç lokomotif tarafından çekilen vagonlar dizisi, katar, şimendifer |
TRİO |
Üçlü |
TROK |
Değiş, trampa, mal değişi |
TURA |
Tuğra |
UKDE |
Düğüm, yumru |
URAN |
Teknik, sanayi, endüstri |
USAT |
İsyancılar, başkaldıranlar, asiler |
USTA |
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse |
ACE |
Servis sayısı (spor) |
ADA |
Her yanı su ile çevrilmiş kara parçası |
ADİ |
Sıradan, hiçbir özelliği olmayan |
AGA |
Ağa |
AGU |
Süt çocuklarının neşelendikleri zaman çıkardıkları ses |
AİT |
İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili, için, -e düşen |
AKA |
Büyük kardeş, ağabey |
AKS |
Dingil |
ANA |
bir şeye değerinden çok para istemek |
ANİ |
Bir anda oluveren, apansız |
ANT |
Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin |
ARA |
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe |
ARİ |
İran'dan geçerek Kuzey Hindistan'a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse |
ARK |
İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk, arık, hark, cetvel, kanal |
ART |
Arka, geri |
ASA |
Bazı ülkelerde, hükümdarların, mareşallerin, din adamlarının güç sembolü olarak, törenlerde taşıdıkları bir tür ağaç veya metalden değnek |
ASİ |
Baş kaldıran, isyan eden |
ASK |
bk. asklı |
AST |
Alt |
ATA |
Baba |
ATE |
Ateist |
ATİ |
Gelecek |
AUT |
Top oyunlarında topun karşı takım oyuncularının vuruşuyla oyun alanının veya kale çizgisinin arkasına geçmesi |
CAN |
beklenilmeyen iyi bir durumla karşılaşınca duyulan memnunluğu anlatmak için söylenir |
CAR |
Bazı yerlerde kadınların kollarına örttükleri veya boydan boya örtündükleri çarşaf, zar |
CER |
Çekme, sürükleyerek götürme |
CET |
Dede, büyük baba, ata |
CGS |
Santim, gram, saniye kelimelerinin kısaltılmasından oluşan uluslar arası fizik birimleri sistemi |
CİN |
(Cenova şehrinin adından) Pamuklu, kalın kumaştan giysi veya pantalon |
CUK |
bk. aşağı cuk oturmak |
DAR |
İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk |
DEK |
bk. tek |
DİK |
Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan |
DİN |
İlmek |
DOK |
Gemilerin yükünün boşaltıldığı veya onarıldığı, üstü örtülü havuz |
DON |
Giysi |
DUA |
Tanrı'ya yalvarma, yakarış |
DUN |
Alçak, aşağı, aşağılık |
DUO |
İki ses veya iki müzik |
DUT |
Dutgillerden, kuzey yarım kürenin genellikle ılıman bölgelerinde yetişen, yapraklarıyla ipek böceği beslenen ağaç (Morus) |
ECU |
bk. ekü |
EDA |
Davranış, tavır |
EDİ |
İş yapma veya yapılan iş |
EGO |
Ben |
EKO |
Yankı |
ERG |
C. G. S. sisteminde, uygulama noktasını, kuvvet yönünde 1 cm hareket ettiren 1 dinlik kuvvetin yaptığı işe eşit olan iş birimi: Bir kilogram metre 981 x 105 erge eşittir |
ERK |
Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar |
ETİ |
Hitit |
GAK |
Karganın çıkardığı ses |
GAR |
Yolcu ve eşya ulaşımını sağlamak için demir yolu ile ilgili birçok kuruluşun bulunduğu yer |
GEN |
Geniş |
GRİ |
Kül rengi, boz |
GUT |
Organizmadaki ürik asidin atılmayarak vücudun bazı yerlerinde, özellikle ayak baş parmağında, topuk ve eklem yerlerinde birikmesinden ileri gelen, ağrı ve şişlerle ortaya çıkan hastalık, damla hastalığı, nıkris |
İDE |
bk. idea |
İKA |
Yapma, etme |
İKİ |
Birden sonra gelen sayının adı ve bu sayıyı gösteren rakam, 2, II |
İNİ |
Kayın birader |
İRİ |
Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan |
İRS |
Kalıtım, soya çekim |
İSA |
Erkek ismi |
İSE |
|
İTA |
Verme, ödeme |
İTİ |
İtici güç, ilham verici |
KAK |
Elma, armut gibi meyvelerin kurutulmuşu |
KAN |
(adam öldüren kimse) şok geçirmek |
KAR |
bir şey para kazandırmak |
KAS |
Tellerden oluşan ve kasılarak vücut hareketlerini sağlayan organ ve bu organın telsi dokusu, adele |
KAT |
Kesme, kesilme |
KEK |
Yumurta, un ve şekerden, genellikle içine çekirdeksiz kuru üzüm veya kakao vb. konularak yapılan, fırında pişirilen tatlı çörek |
KER |
Kuvvet, kudret |
KES |
Ayak bileklerini de içine alan kapalı jimnastik ayakkabısı |
KET |
Engel |
KİK |
Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı, futa (II) |
KİN |
Öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık, garez |
KİR |
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik |
KİT |
Macun |
KOD |
bk. kot |
KOK |
Maden kömürünün damıtılmasıyla elde edilen, birleşiminde kömürden çok daha az oranda uçucu madde bulunan katı yakıt, kok kömürü |
KOR |
Kolordu kelimesinin kısaltması: Korgeneral |
KOT |
Temel ile zemin arasındaki yükseklik |
KUR |
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri |
KUT |
Uğur, baht, talih |
NAR |
Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum) |
NAS |
Açıklık, açık ve kesin yargı |
NET |
Bütün çizgileri belirgin olan, gözün bütün ayrıntılarıyla algıladığı iyi görünen (şey) |
NOD |
Yumru, düğüm |
NOT |
(öğrenci için) iyi veya kötü numara, derece almak |
NUR |
Aydınlık, ışık, parıltı |
ODA |
Evin veya herhangi bir yapının oturmak, çalışmak, yatmak gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz |
ONA |
O zamirinin yönelme durumu |
ONS |
Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık birimi |
ONU |
O zamirinin belirtme durumu |
ORA |
O yer |
ORG |
Klâvyeli büyük ve küçük borulardan yapılmış, körüklerden elde edilen havanın bu borulardan geçmesiyle değişik ses tonları verebilen, genellikle kilise çalgısı, erganun |
REN |
Bir geyik türü, bir ırmak |
RET |
Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme |
ROK |
Santrançta şah, kalelerden birinin yanına getirilerek, kaleninse şah üzerinden atlatılması biçiminde yapılan tek sayılan özel bir hamle |
ROT |
Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk |
RUA |
papaz |
RUN |
bk. rün |
RUS |
Rusya Federasyonu'nda yaşayan Doğu Slav halkı veya bu halkın soyundan olan kimse |
SAC |
Yassı demir çelik ürünü |
SAK |
Uyanık, gözü açık, müteyakkız |
SAN |
Ün, şan, şöhret |
SEK |
İçine su, başka bir içki veya bir sıvı karıştırılmamış (içki) |
SEN |
nasıl uygun bulursan(ız), öyle yap(ınız) |
SER |
Limonluk |
SES |
Herhangi bir davranış, tutum karşısında uyanan ruhî tepki |
SET |
Toprağın kayıp akmasını veya suyun yayılmasını önlemek için yapılan kalın duvar |
SİK |
Erkeklik organı |
SİN |
Yaşanılmış olan süre, yaş |
SİS |
Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su veya buhar tanelerinden oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman |
SİT |
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı |
SKİ |
Kayak |
SON |
Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet |
SOS |
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat gibi şeylerle yapılan terbiye |
SUR |
Kale duvarı |
SUT |
Eskiden bazı bitkilerden, bu gün sodyum klorürden elde edilen sodyum karbonatın ticaretteki adı |
TAK |
Tahta vb. bir şeye vurulunca veya silâh patlayınca çıkan tok ve sert ses |
TAN |
Güneş doğmadan önceki alaca karanlık |
TAR |
Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü |
TAS |
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.den yapılmış kap |
TEK |
Eşi olmayan, biricik, yegâne |
TEN |
İnsan vücudunun dış yüzü |
TER |
Derinin gözeneklerinden sızan, kendine özgü bir kokusu olan, yapışkan, renksiz, tuzlu sıvı |
TİK |
Herhangi bir kas kümesinin irade dışı hareketi |
TİN |
Ruh |
TOK |
Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı |
TON |
İnsan veya çalgı sesinin yükseklik veya alçaklık derecesi |
TOR |
Sık gözlü ağ |
TOS |
Alın veya boynuzla vuruş |
TRE |
Bir maddedeki kükürt oranını tespit etmek için kullanılan alet |
TUN |
Gizli yer, köşe bucak |
TUR |
Dolaşma |
UCA |
Kuyruk sokumu kemiği, pöç |
UDİ |
Ut çalan çalgıcı, utçu |