MUHTASAR |
Kısaltılmış olan, kısa; özet |
YURTSAMA |
Yurtsamak işi, daüssıla, nostalji |
MAHUNYA |
İki çeneklilerden, çiçekleri sarı renkte, kokulu ve salkım durumunda olan, köklerinden sarı boya çıkarılan bir süs bitkisi (Mahonia) |
MASNUAT |
Sanatla yapılmış şeyler, sanat eserleri |
SAMURAY |
Bir derebeyinin hizmetindeki savaşçı |
UYARTMA |
Uyartmak işi |
AMYANT |
Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş, bir tür ak asbest |
ANAMUR |
Mersin'in bir ilçesi |
ASUMAN |
Gök, gökyüzü |
HARMAN |
Tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işi |
HAYRAN |
Çok beğenen, hayranlık duyan |
HAYRAT |
Sevap kazanmak için yapılan iyilik |
MAHRUT |
Koni |
MAHSUR |
Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş |
MANTAR |
Mantarlardan, içinde zehirlileri de bulunan, emeçleri bir gövde ve bunun üstünde bir şapka biçiminde gelişmiş, ilkel bitkilerin genel adı (Fungi) |
MANYAS |
Balıkesir'in bir ilçesi |
MANYAT |
Alamanadan küçük, üç çifte balıkçı kayığı |
MASTAR |
Sıvacı ve duvarcıların, cetvel gibi kullandıkları, uzun, ensiz ve düz tahta, mıstar |
MASTUR |
Mastor |
MASURA |
Karton, tahta veya plâstikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni veya silindir |
MATRAH |
Bir verginin miktarını belirtmek için temel olarak alınan değer |
MUHTAR |
Özerk |
MURANA |
Yılan balığına benzeyen, çok yırtıcı, sıcak denizlerde yaşayan, göğüs yüzgeci olmayan, eti beğenilen bir deniz balığı (Muraena) |
NATURA |
İnsanın yaradılış özelliği |
NUMARA |
Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam |
RAHMAN |
Herkese, her canlıya merhamet eden Tanrı |
RUHSAT |
İzin, müsaade |
SANTRA |
Orta, orta alan, merkez |
SANTUR |
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı |
SARMAN |
Azman, iri |
SAYMAN |
Hesap uzmanı, muhasip, muhasebeci |
TARHUN |
Birleşikgillerden, hekimlikte kullanılan, ıtırlı bir bitki (Artemisia dracunculus) |
USANMA |
Usanmak durumu |
UTANMA |
Utanmak durumu, teeddüp |
UYANMA |
Uyanmak durumu, intibah |
UYARAN |
Uyarma işini yapan kimse veya şey, münebbih |
UYARMA |
Uyarmak işi, ihtar |
AHUNT |
İran ve Azerbaycan’da din adamlarına verilen ad |
ARMUT |
Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen, bir ağaç (Pirus communis) |
ARTMA |
Artmak işi |
ASTAR |
Giyecek, perde, çanta, ayakkabı gibi şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat |
AYRAN |
Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağı alındıktan sonra kalan sulu bölüm |
AYSAR |
Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse) |
HAMUR |
Unun su veya başka sıvılarla yoğrulmuş durumu |
HAMUT |
Araba koşumunda atların boyunlarına geçirilen ağaç veya üstüne meşin geçirilmiş çember |
HANAY |
İki ve daha çok katlı ev |
HANUT |
Hizmet karşılığı olarak özellikle turist kafilelerini alışveriş etmeleri için belirli dükkânlara götürme işinden alınan yüzde |
HANYA |
"Haddini bilmek" anlamında Hanya'yı Konya'yı bilmek (veya anlamak) bilmemek (veya anlamamak) deyiminde geçer |
HARAM |
Din kurallarına aykırı olan, dince yasak olan |
HARTA |
"Sırasız, saygısız davranışlarda bulunmak" anlamında hartası hurtası olmamak deyiminde geçer |
HASAR |
Herhangi bir olayın yol açtığı, kırılma, dökülme, yıkılma gibi zarar |
HASAT |
Ürün kaldırma, ekin biçme işi |
HASTA |
Sağlığı bozuk olan, esenliği yerinde olmayan (kimse, hayvan) |
HASUT |
Kıskanç, günücü |
HATAY |
Türkiye'nin bir ili |
HATUN |
Kadın |
HAYAT |
Yaşam, dirim |
HAYTA |
Osmanlıların ilk dönemlerinde eyalet askerlerinin uç boylarında görevli sınıflarından biri |
HUMAR |
İçki veya uyku sersemliği |
HURMA |
Hurma ağacının yemişi |
MAHNA |
Mahana |
MAHRA |
Üzüm taşımaya yarayan ağzı geniş, dibi dar tahta kap |
MAHUR |
Klâsik Türk müziğinde bir makam |
MAHUT |
Bilinen, adı geçen, sözü geçen |
MAHYA |
Ramazan gecelerinde, camilerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine kandil veya elektrik ampulleriyle yazılan yazı veya yapılan resim |
MANAS |
Kın kanatlılardan, ergin evrede yaprakları, kurtçuk evresinde kökleri kemirerek tarım bitkilerine ve orman ağaçlarına büyük zarar veren bir böcek (Polyhylla fullo) |
MANAT |
Azerbaycan ve Türkmenistan para birimi |
MARYA |
Beş yaşından büyük veya damızlık dışı bırakılmış dişi koyun |
MASAT |
Bıçak bilemeye yarayan çelikten, çubuk biçiminde araç |
MASNU |
Sanatla yapılmış, sanat ürünü |
MASUN |
Korunan, korunmuş |
MATAH |
(hafifseme duygusu ile) İnsan, mal, eşya vb. için kullanılır |
MATUH |
Bunamış, bunak |
MAYNA |
Yelken indirme, fora karşıtı |
MUHAT |
Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş |
MURAT |
İstek, dilek |
NAMUS |
Bir toplum içinde ahlâk kurallarına karşı beslenen bağlılık |
RAHAT |
İnsanda üzüntü, sıkıntı, tedirginlik olmama durumu, huzur |
RASAT |
Gözlem |
RAUNT |
bk. dönem |
SAHAN |
İçinde yemek ısıtılan veya yumurta gibi şeyler pişirilen, derinliği az metal kap |
SAHRA |
Kır |
SAHUR |
Ramazan ayında oruç tutanların gün doğmadan önce belirli saatte yedikleri yemek |
SAMAN |
Türlü ekinlerin taneleri ayrıldıktan sonra, harmanda kalan parçalanmış sapları |
SAMUR |
Kuzey Avrupa'da yaşayan, çok yumuşak ve ince tüyleri olan, postu için avlanan küçük hayvan (Martes zibelilina) |
SAMUT |
Susan, suskun |
SANAT |
Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık |
SANMA |
Sanmak işi |
SARAT |
Büyük delikli kalbur |
SARAY |
Hükümdarların veya devlet başkanlarının oturduğu büyük yapı |
SARMA |
Sarmak işi |
SATMA |
Satmak işi |
SAUNA |
Fin hamamı |
SAYHA |
Bağırış, çığlık |
SAYMA |
Saymak işi, tadat |
SUNMA |
Sunmak işi |
SUNTA |
(< sunî tahta) Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta |
SURAT |
bk. yüzünden düşen bin parça olmak |
TAHRA |
Bir tür eğri budama bıçağı |
TAMAH |
Aç gözlülük, hırs |
TASAR |
Bir iş, bir düşünce sırasını, düzeyini gösteren resim, yazı, plân |
TASMA |
Bazı hayvanların boynuna takılan, bu hayvanları bir yere bağlamaya, çekip götürmeye yarayan kemer biçiminde bağ |
TRANS |
Medyumların ruhla ilişki kurdukları zaman, girdikleri özel hipnoz durumu |
TUMAN |
Don, şalvar |
TURAN |
Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları devletin adı |
TURNA |
Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş (Grus grus) |
UMRAN |
bk. ümran |
YAHUT |
Veya, ya da |
YAMAN |
(güç, etki veya beceri) Alışılmışın üzerinde olan |
YANMA |
Yanmak işi |
YARAN |
Dostlar |
YARMA |
Yarmak işi |
YASMA |
Yasmak işi |
YATMA |
Yatmak işi |
YUNMA |
Yunmak işi |
YUTMA |
Yutmak işi |
AHAR |
Hattatların kâğıt cilâlamak için kullandıkları nişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım |
AMAN |
Usanç ve öfke anlatır |
AMUT |
Dikme, dik durumda |
ANAM |
Kadın erkek, büyük küçük herkese karşı kullanılan teklifsiz bir seslenmek |
ANAT |
Anlar, zamanlar |
ANMA |
Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etme |
ANUT |
İnatçı, ayak direyici |
ARMA |
Bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin sembolü olarak kabul edilmiş resim, harf veya şekil, ongun |
ARSA |
Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer |
ARYA |
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça |
ASAN |
kolay |
ASAR |
Yapılar, eserler |
ASMA |
Asmak işi |
ASYA |
Dünya üzerinde yer alan kıtalardan biri |
ATAR |
Birisine karşı veya bir olay karşısında korkusuzca bulunulan güç gösterisi |
ATMA |
Atmak işi |
AURA |
Canlıların bedenlerini çevreleyerek kalkan görevi yaptığı varsayılan, katmanlardan oluşan ve kendine özgü rengi olan elektromanyetik alan |
AYAN |
İleri gelenler |
AYAR |
Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu |
AYMA |
Aymak işi |
AYNA |
Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilâlı ve sırlı cam |
HAMT |
Tanrı'ya şükretme |
HARA |
Hare |
HARS |
Tarla sürme |
HART |
(ısırmak, yemek vb. için) Birden ve sert bir biçimde |
HASA |
bk. hasse |
HATA |
Yanlış, yanlışlık, yanılgı |
HAYA |
Utanma duygusu, utanç, utanma, sıkılma |
HURA |
bk. hurra |
MANA |
anlam çıkarmak |
MARN |
Çok ince taneli kil minerallerinden ve kalsitin değişik oranlardaki karışımından oluşan tortul kayaç, pekmez toprağı |
MARS |
Tavlada oyunculardan birinin, karşı taraf pul toplamaya başlayamadan, bütün pullarını toplayıp oyunu bitirerek iki sayı kazanması |
MART |
Yılın 31 gün süren üçüncü ayı |
MASA |
Bir destek üzerine oturtulmuş bir tabladan oluşan mobilya |
MAUN |
Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju (Swietenia mahagoni) |
MAYA |
Damızlık dişi hayvan |
MAYT |
akar (II) |
MURT |
Mersin ağacı |
MUTA |
Veri |
NAAT |
Bir şeyin niteliklerini övme |
NAMA |
Ad |
NARA |
Haykırma, bağırma |
NARH |
Tüketiciyi korumak amacıyla, özellikle temel ihtiyaç maddeleri için resmî makamlarca belirlenen ve her yerde geçerli olan fiyat |
RAHT |
At takımı |
RANT |
Bir mal veya paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir, getirim |
RAST |
Klâsik Türk müziğinde bir makam |
RUAM |
En çok atlarda görülen, insanlara da bulaşan ölümcül bir hayvan hastalığı, sakağı |
SAAT |
Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası |
SAHA |
Alan |
SAHN |
Avlu |
SANA |
Sen zamirinin yönelme durumu |
SARA |
Zaman zaman kendini kaybederek olduğu yere düşme, vücutta şiddetli çırpınmalar ve ağız köpürmesi ile ortaya çıkan bir sinir hastalığı, tutarak, tutarga, yilbik |
SAYA |
Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü |
STAR |
Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı, yıldız |
SUMA |
İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı |
SUNA |
Erkek ördek |
SURA |
(Hindistan'da dokumacılık merkezi Surate'nin adından) Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş |
TAAM |
Yemek, yiyecek |
TAMU |
Cehennem |
TARH |
(vergi için) Koyma |
TASA |
Üzüntülü düşünce durumu, kaygı |
TAUN |
Veba hastalığı |
TAYA |
Dadı |
TRAS |
Volkanik tüp |
TURA |
Tuğra |
UMAR |
Çare |
URAN |
Teknik, sanayi, endüstri |
URAY |
Belediye |
USAT |
İsyancılar, başkaldıranlar, asiler |
USTA |
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse |
UTMA |
Utmak işi |
UYAR |
Uygun olan |
UYMA |
Uymak işi, intibak, riayet, tebaiyet, tevafuk |
YAHU |
Hey, bana bak, baksana" anlamında |
YAMA |
Delik, yırtık veya eski bir yeri uygun bir parça ile onarma, kapatma |
YARA |
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme |
YASA |
Olayların gidişinde olağan dışına yer vermeyen, değişmezlik ve mecburiyet gösteren kural |
YUHA |
Birine karşı beğenilmeyen bir durumda hep birden haykırılan bir hakaret sözü |
YUMA |
Yumak işi veya durumu |
YUNA |
Hayvanın sırtına, eyerin altına konulan belleme (II) |
YURT |
Toplu olarak bir iş öğretilen yer |
AHA |
İşte burada |
AHU |
Ceylan, karaca |
AMA |
Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarar, amma |
ANA |
bir şeye değerinden çok para istemek |
ANT |
Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin |
ARA |
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe |
ART |
Arka, geri |
ASA |
Bazı ülkelerde, hükümdarların, mareşallerin, din adamlarının güç sembolü olarak, törenlerde taşıdıkları bir tür ağaç veya metalden değnek |
AST |
Alt |
ATA |
Baba |
AUT |
Top oyunlarında topun karşı takım oyuncularının vuruşuyla oyun alanının veya kale çizgisinin arkasına geçmesi |
AYA |
Elin parmak dipleriyle bilek arasındaki iç bölümü, avuç içi; ayak tabanı |
AYN |
Göz |
HAM |
(meyve için) Yenecek kadar olgun olmayan |
HAN |
Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklamalarına yarayan yapı |
HAR |
Birtakım ikileme ve deyimlerde çeşitli anlamlarla geçer |
HAS |
Özgü, mahsus |
HAT |
Çizgi |
HAY |
İyi dilek, azarlama, şaşma ve sevinç bildirmede kullanılır |
HUN |
Kan |
HUY |
İnsanın yaradılış ve ruh özelliklerinin bütünü, mizaç, tabiat |
MAH |
ay (II) |
MAS |
Emme, emerek içine çekme, soğurma |
MAT |
Parlak olmayan, donuk |
MUS |
Köpük kıvamında tatlı veya tuzlu bir tür yiyecek |
MUT |
Elli şiniklik tahıl ölçeği |
NAH |
işte |
NAM |
Ad |
NAR |
Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum) |
NAS |
Açıklık, açık ve kesin yargı |
NUH |
Adem, Şit ve İdris' ten sonra gelen dördüncü peygamber |
NUR |
Aydınlık, ışık, parıltı |
RAM |
Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan |
RAY |
Tren, tramvay gibi taşıtlarda tekerleklerin üzerinde hareket ettiği demir yol |
RUA |
papaz |
RUH |
Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda vücuttan ayrı bir varlık olarak kabul ettiği öz, tin |
RUM |
Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse |
RUN |
bk. rün |
RUS |
Rusya Federasyonu'nda yaşayan Doğu Slav halkı veya bu halkın soyundan olan kimse |
SAH |
bir yazının doğru olduğunu bu işaretle belirtmek |
SAM |
Çölde esen rüzgâr, sam yeli |
SAN |
Ün, şan, şöhret |
SAY |
Çalışma, emek |
SUR |
Kale duvarı |
SUT |
Eskiden bazı bitkilerden, bu gün sodyum klorürden elde edilen sodyum karbonatın ticaretteki adı |
TAM |
Eksiksiz, kesintisiz |
TAN |
Güneş doğmadan önceki alaca karanlık |
TAR |
Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü |
TAS |
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.den yapılmış kap |
TAY |
Denk, eşit, eş |
TUH |
"Yazıklar olsun", "vah vah" anlamında |
TUN |
Gizli yer, köşe bucak |
TUR |
Dolaşma |
YAN |
çok pahalı |
YAR |
Sevgili |
YAS |
Ölüm veya bir felâketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar, matem |
YAT |
Kalkan ve zırh gibi korunma aracı |
YUH |
Hoşnutsuzluk ve öfke anlatır, yuf |