KASTAMONULU |
Kastamonu ilinden olan kimse |
MUTLULANMAK |
Mutlu bir duruma gelmek, mutlanmak |
SATANİSTLİK |
Satanist olma durumu |
SİLİKATLAMA |
Silikatlamak işi |
SOMUTLANMAK |
Somut duruma gelmek |
TOMARLANMAK |
Tomar durumuna getirilmek |
TOMARLATMAK |
Tomar durumuna getirilmek |
TOMRUKLANMA |
Tomruklanmak işi |
TORNALATMAK |
Tornadan geçirtmek, torna yaptırmak |
TORTULANMAK |
Tortu durumuna gelmek |
TUTKALLANMA |
Tutkallanmak durumu |
AKORTLANMA |
Akortlanmak işi |
AKORTLATMA |
Akortlatmak işi |
AMORTİSMAN |
Taşınmaz malların aşınmalarına karşılık olarak, yıllık kârdan ayrılan belirli pay |
ANALİSTLİK |
çözümleyicilik |
ANORMALLİK |
Anormal olma durumu |
KARTONLAMA |
Kartonlamak işi |
KARTONUMSU |
Karton görünümünde veya sertliğinde olan |
KRİSTALOİT |
Billûrsu |
KURUMLANMA |
Kurumlanmak işi |
KUTLULANMA |
Kutlulanmak durumu |
LASTİKOTİN |
İnce iplik ile çok sık dokunmuş yünlü kumaş |
LİMANLAMAK |
(gemi) Bir limana girip orada kalmak |
LİMONLAMAK |
İçine veya üstüne limonun suyunu sıkmak veya katmak |
MALTLANMAK |
Malt ile işlem görmek, içine malt katılmak |
MALUMATTAR |
Bilgili, malûmat sahibi |
MUALLİMLİK |
Öğretmenlik |
MUTLULANMA |
Mutlulanmak işi |
MUTMAİNLİK |
Mutmain olma durumu |
NARSİSTLİK |
Özseverlik |
OLUMLANMAK |
Olumlu duruma gelmek veya getirilmek |
ORTALATMAK |
Ortalama işini yaptırmak |
OTURAKALMA |
Oturakalmak işi |
OTURTULMAK |
Oturtmak işine konu olmak |
RASTLANMAK |
Karşılaşmak, rast gelinmek, tesadüf edilmek |
RASTLATMAK |
Rastlama işini yaptırmak |
SOLUKLANMA |
Soluklanmak işi |
SOMURULMAK |
Somurmak işi yapılmak veya somurmak işine konu olmak |
SOMUTLAMAK |
Somut duruma getirmek |
SOMUTLANMA |
Somutlanmak işi veya durumu |
SUMSUKLAMA |
Sumsuklamak işi veya durumu |
TOKATLANMA |
Tokatlanmak işi |
TOMARLAMAK |
Tomar durumuna getirmek |
TOMARLANMA |
Tomarlanmak durumu |
TOMARLATMA |
Tomarlatmak işi |
TOMRUKLAMA |
Tomruklamak işi veya durumu |
TORNALAMAK |
Torna ile işlemek |
TORNALATMA |
Tornalatmak işi |
TORTULANMA |
Tortulanmak işi |
TUTAMLAMAK |
Bir tutam almak |
TUTKALLAMA |
Tutkallamak işi |
TUTUKLANMA |
Tutuklanmak işi |
UMURSANMAK |
Umursamak durumuna konu olmak |
UMUTLANMAK |
Bir şeyin olmasını inançla beklemek, ümitlenmek |
USLAMLAMAK |
bk. Usa vurmak |
AKORTLAMA |
Akortlamak işi |
AKROMATİN |
Hücre çekirdeği içindeki ince iplikçiklerden yapılmış, kromatin ile boyanmamış olan kromozomları oluşturan bölüm |
AMİNOASİT |
Bir amino grubu ile bir karboksil grubu taşıyan, proteinlerin temel taşı olan organik bileşik |
AMİRALLİK |
Amiralin makamı |
AMORALİST |
töre dışıcı |
ANATOMİST |
Anatomiyle uğraşan bilimci |
ARTİSTLİK |
Artistin görevi |
İSTİMATOR |
Gümrüklerde mallara değer biçen görevli |
KAMARİLLA |
Bir büyük güç sahibini perde arkasından yöneten kimse |
KARAMUSAL |
Çifte demir atıldığında geminin dönmesiyle zincirlerin karışmasını önlemek için kullanılan x biçiminde ve fırdondüye bağlı zincir düzeni |
KASTAMONU |
Türkiye'nin bir ili |
KATOLUNMA |
Katolunmak durumu |
KİRALANMA |
Kiralanmak işi |
KİRALATMA |
Kiralatmak işi |
KLORLANMA |
Klorlanmak işi |
KOLALANMA |
Kolalanmak işi |
KOLALATMA |
Kolalatma işi |
KONUMLAMA |
Konumlamak işi |
KORULANMA |
Korulanmak durumu |
KORUNULMA |
Korunulmak işi |
KRİSTALLİ |
billurlu |
KULUNLAMA |
Kulunlamak işi |
KURTLANMA |
Kurtlanmak işi |
KURULANMA |
Kurulanmak işi |
KUTLULAMA |
kutlama |
KUTULANMA |
Kutulanmak işi |
LATİLOKUM |
bk. lokum |
LİMANLAMA |
Limanlanmak işi veya durumu |
LİMONLAMA |
Limonlamak işi |
LİMONUMSU |
limonsu |
MALLANMAK |
Mal edinmek, zenginleşmek |
MALTLANMA |
Maltlanmak işi |
MANTOLAMA |
Binaları soğuğa veya sıcağa karşı koruma amacıyla dış yüzeyini özel malzemeyle kaplama |
MARNLAMAK |
Kireci az olan toprağın içine marn katarak daha iyi duruma getirmek |
MORTLAMAK |
Ölmek |
MORUKLAMA |
yaşlanma |
MUTALLAKA |
Boşanarak dul kalmış kadın |
MUTLANMAK |
Mutlu olmak |
NARSİSLİK |
Narsisizm |
NOKTALAMA |
Noktalamak işi |
NORMALLİK |
Normal olma durumu |
NOTALAMAK |
Bir eseri notaya almak |
OKUTTURMA |
Okutturmak işi |
OLUMLANMA |
Olumlanmak durumu |
ORANLAMAK |
Ölçmek, hesaplamak, hesap etmek |
ORSALAMAK |
(gemi) Rüzgâr alan tarafa dönmek |
ORTALAMAK |
Ortasını bulmak, ortasına varmak |
ORTALATMA |
Ortalatmak işi |
OTLAKLAMA |
Yaz mevsiminde hayvanları yaylada otlatma işi |
OTURTULMA |
Oturtulmak işi |
OTURULMAK |
Herhangi biri tarafından oturmak işi yapılmak |
RASTLAMAK |
Bir kimse ile karşı karşıya gelmek, karşılaşmak, rast gelmek, tesadüf etmek |
RASTLANMA |
Rastlanmak işi veya durumu |
RASTLATMA |
Rastlatmak işi |
SAKARİNLİ |
Sakarini olan |
SALİSİLAT |
Salisilik asidin tuzu |
SALLANMAK |
Bağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak |
SALLATMAK |
Sallama işini yaptırmak |
SALMASTRA |
Halat tellerinden saç gibi örülmüş olan ip |
SİLOLAMAK |
Tarım ürünlerini siloya koyup yığmak veya saklamak |
SOLİSTLİK |
Solistin görevi |
SOLUKLAMA |
Soluklamak işi veya durumu |
SOMURTKAN |
Sürekli somurtan, asık suratlı |
SOMURTMAK |
Küskünlüğünü, bir şeye sıkıldığını, keyifsizliğini anlatacak biçimde yüzünü buruşturmak, surat asmak |
SOMURULMA |
Somurulmak işi veya durumu |
SOMUTLAMA |
Somutlamak işi |
SUİSTİMAL |
Görev, yetki vb.ni kötüye kullanma |
SUSTURMAK |
Susmasını sağlamak, susmasına sebep olmak |
TAALLUKAT |
Hısım ve yakınlar |
TALAKATLİ |
Sözü düzgün ve güzel söyleyerek |
TARANTULA |
Eklem bacaklıların, örümceğimsiler sınıfından, daha çok Güney Avrupa'da yaşayan, kıllarla kaplı, yaklaşık 2,5 santimetre uzunluğunda, sekiz bacaklı, iki kollu, etçil bir tür örümcek (Lycosidae tarantula) |
TASLATMAK |
Taslama işini yaptırmak |
TATLANMAK |
Tat kazanmak, tadı gelmek, olgunlaşmak |
TATMİNKAR |
Tatmin eden, tatmin edici özellikte olan, uygun, doyurucu |
TOKATLAMA |
Tokatlamak işi |
TOMARLAMA |
Tomarlamak durumu |
TORNALAMA |
Tornalamak işi |
TURALAMAK |
İplik çilelerini turalarına ayırmak |
TURİSTLİK |
Turist olma durumu |
TUTAMLAMA |
Tutamlamak işi |
TUTUKLAMA |
Tutuklamak işi, tevkif |
ULULANMAK |
Ululamak durumunda olmak |
UMURLAMAK |
Bir şeyi önemsemek, dikkate almak |
UMURSAMAK |
Aldırış etmek, önem vermek |
UMURSANMA |
Umursanmak durumu |
UMUTLANMA |
Umutlanmak durumu |
USLAMLAMA |
bk. Usa vurma |
AKMANTAR |
Tadı güzel ve besleyici bir tür mantar, keçi mantarı (Agaricus campestris) |
AKTARTMA |
Aktartmak işi yaptırmak |
ALATURKA |
Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, alafranga karşıtı |
ALKALOİT |
Özellikleri ile alkalileri andıran organik madde |
ALLANMAK |
Süslenmek |
ALTLAMAK |
Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek |
ANALİTİK |
Çözümlemeli |
ANAOKULU |
Öğrenim çağına henüz gelmemiş iki ile altı yaş arasındaki çocukları okul düzenine hazırlayan eğitim kuruluşu |
ANATOMİK |
Anatomi ile ilgili |
ANLAMSAL |
Anlamla ilgili, semantik |
ANLATMAK |
Bir konu üzerinde açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek |
ANTİASİT |
Alkalik, kalevî |
ANTRASİT |
Güçlükle tutuşan, koku, duman çıkarmadan, büyük bir ısı vererek yanan bir tür taş kömürü |
ANTRİKOT |
Sığırın iki kürek kemiği arasından çıkartılan, kemiğinden sıyrılmış pirzolalık et parçası |
ARLANMAK |
(olumsuz olarak veya olumsuz anlamlı cümlelerde kullanılır) Utanmak |
ARMONİKA |
Yan yana sıralanmış deliklerden her biri üflenince, ayrı notada sesler çıkaran küçük ağız çalgısı, mızıka |
ARMUTLUK |
Armut yetiştirilen bahçe |
AROMATİK |
Hoş kokulu, aromalı |
ARTİSTİK |
Güzel sanatların gerektirdiği niteliğe uygun, sanatlı |
ATARAKSİ |
Hiçbir heyecan ya da zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği, acıya olduğu kadar kıvanca karşı da ilgisizlik |
ATLANMAK |
Atlamak işi yapılmak |
ATLATMAK |
Atlamak işini yaptırmak |
İSTİKLAL |
Bağımsızlık |
İSTİMARA |
Ölçme, değerlendirme |
İSTİMLAK |
Kamulaştırma |
İSTİNTAK |
Sorgu |
İSTİSKAL |
Soğuk davranışlarla hoşlanmadığını belli etme |
İSTİSMAR |
İşletme, yararlanma |
İTAATKAR |
Söz dinler, itaat eder, itaatli |
KALANTOR |
Gösterişi seven, varlıklı (kimse) |
KALASTRA |
Gemilerde cankurtaran filikalarını oturtmak için güvertelere konulan sehpa |
KANAATLİ |
Elindeki ile yetinen, kanık, yetingen |
KANTARMA |
Azılı atları zapt etmek için dillerini bastıracak biçimde yapılmış demir araç |
KAOLİNİT |
Arı kilin temel maddesini oluşturan hidratlı alüminyum silikat |
KAOLİNLİ |
Birleşiminde arı kil bulunan |
KARLANMA |
Karlanmak işi veya durumu |
KARTALMA |
Kartalmak işi |
KASATURA |
Süngü gibi, tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak |
KATLANMA |
Katlanmak işi |
KATLATMA |
Katlatmak işi |
KİRALAMA |
Kiralamak işi |
KLİTORİS |
Bızır |
KLONLAMA |
kopyalama |
KLORLAMA |
Klorlamak işi, klor katma |
KOLALAMA |
Kolalamak işi, kola |
KOLLANMA |
Kollanmak işi |
KONTRAST |
Karşıt, aykırı, zıt |
KONUMSAL |
Konumla ilgili |
KORLANMA |
Korlanmak işi |
KROMATİN |
Hücre çekirdeğinde küçük tanecikler, düzensiz kitleler veya ağ biçiminde bulunan, soya çekim olaylarını sağlayan, bazı boyalarla hemen boyanabilen madde |
KROMATİT |
Bir kromozomun uzunlamasına iki yarısından her biri |
KULLANAT |
Bir kez kullanılmaya uygun olan, bir kez kullanılıp atılan |
KULLANMA |
Kullanmak işi, istimal |
KURAMSAL |
Kuramla ilgili, kuram durumunda bulunan, kuram niteliğinde olan, nazarî, teorik |
KURTALAN |
Siirt'in bir ilçesi |
KURTULMA |
Kurtulmak işi |
KURULAMA |
Kurulamak işi |
KURUMSAL |
Kurumla ilgili |
KUSTURMA |
Kusturmak işi |
KUTLANMA |
Kutlanmak işi |
KUTLATMA |
Kutlatmak işi |
KUTSANMA |
Kutsanmak işi |
KUTULAMA |
Kutulamak işi |
LAKRİMAL |
Gözyaşı ile ilgili |
LANARKİT |
Hidratlı doğal kurşun sülfat |
LASTİKLİ |
İçinde veya üzerinde lâstik bulunan |
LATİNLİK |
Lâtin gibi olma, davranma |
LİMONATA |
Su, şeker ve limon suyundan yapılan şerbet |
LİMONLUK |
Sıcak iklim bitkilerinin korunduğu ve yetiştirildiği, bir bölümü veya bütünü camlı, kapalı yer, ser, sera |
MAKASTAR |
Kumaş biçen, prova yapan, parçaları patrona göre ayarlayan, iş dağıtımını yapan usta |
MAKİNİST |
Lokomotif, vapur, fabrika vb. nin makinesini işleten kimse |
MAKSİMAL |
Maksimum |
MALAKARİ |
Tebeşir, beyaz mermer tozu, alçı, sönmüş kireç, yumurta akı, tutkal, farklı renkte boyalar ve su karıştırılarak elde edilen taş ve mermer taklidi sıva malzemesi, sıva macunu; ustuka |
MALLANMA |
Mallanmak işi veya durumu |
MALUMLUK |
Malum olma durumu |
MAMURLUK |
bayındırlık |
MANTOLUK |
Manto yapmaya elverişli (kumaş) |
MARKSİST |
Marksçı |
MARNLAMA |
Marnlamak işi veya durumu |
MASARİKA |
Bağırsakları tutan karın iç zarı |
MASKARAT |
Maskarata |
MASONLUK |
Birtakım kardeşlik ilkelerini benimseyen, birbirlerini parola ve işaretlerle tanıyan, loca denilen bölümlere ayrılan kimselerden kurulu dernek |
MASUMLUK |
Masum olma durumu, masumiyet |
MİKROLİT |
Bazı taşların yapısında bulunan, prizma biçiminde ve ancak mikroskopla görülebilen billûrlar |
MİTOMANİ |
Dikkat çekmek, toplumda odak noktası hâline gelmek için yalana başvurma ve sonrasında söylediği bu yalana inanma biçiminde ortaya çıkan rahatsızlık |
MORALİST |
ahlakçı |
MORALMAN |
Moral bakımından |
MORTLAMA |
Mortlamak işi veya durumu |
MUKALLİT |
Taklitçi |
MUKATTAR |
Damıtılmış, damıtık |
MUNİSLİK |
Munis olma durumu |
MUSALLAT |
Bir kimse veya şeyin üzerine bıktıracak kadar düşen |
MUSTATİL |
Dikdörtgen |
MUTLANMA |
Mutlanmak işi |
NALLAMAK |
Nal çakmak (hayvanın ayağına) |
NAMUSKAR |
Namuslu, namusuna düşkün |
NİTRAMİT |
Doğal amonyum nitrat |
NOTALAMA |
Notalamak işi |
NOTLAMAK |
Not vermek |
OKUNULMA |
Okunulmak işi veya durumu |
OKUTULMA |
Okutulmak işi |
OLUMLAMA |
Olumluluğu ortaya koyma, icap |
OMURİLİK |
Omurga içinde bulunan kanal boyunca uzanan, boz madde ve ak maddeden oluşan sinir dokusu, murdar ilik |
ONARTMAK |
Onarmak işini birine yaptırmak, tamir ettirmek |
ORANLAMA |
Oranlamak işi, tahmin, kıyas |
ORNATMAK |
Bir şeyin yerine başka bir şeyi koymak, ikame etmek |
ORSALAMA |
Orsalamak işi |
ORTALAMA |
Ortalamak işi |
ORUNLAMA |
Bir konunun yerine onunla benzerlikleri olan bir başka konuyu anlatma |
OSURTMAK |
Osurma işini yaptırmak |
OTALAMAK |
Zehirlemek, ağılamak |
OTLANMAK |
(hayvan) Otlamak |
OTLATMAK |
Hayvanı veya sürüyü otlayabileceği bir yere götürmek, otlamaya bırakmak, otlamasını sağlamak |
OTURTMAK |
Oturmak işini yaptırmak |
OTURULMA |
Oturulmak işi |
RASTLAMA |
Rastlamak işi |
ROMANİST |
Roman dilleri uzmanı |
ROMANTİK |
Davranışlarında duygu ve coşkunun aşırı ölçüde etkisi bulunan |
RUTİNLİK |
Rutin olma durumu |
SAKLANMA |
Saklanmak işi |
SAKLATMA |
Saklatmak işi |
SALAMURA |
Peynir, et, balık, turşu, asma yaprağı gibi yiyeceklerin, bozulmaması için içinde tutuldukları tuzlu su |
SALİMLİK |
Salim olma durumu |
SALLAMAK |
Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek |
SALLANMA |
Sallanmak işi |
SALLATMA |
Sallatmak işi |
SALTANAT |
Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması |
SAMSUNLU |
Samsun ilinden olan kimse |
SANATKAR |
Sanatçı |
SANATSAL |
Sanata ilişkin, sanatla ilgili |
SANSKRİT |
Hint-Avrupa dilleri grubundan olan, klâsik Hint din ve edebiyat dili |
SATANİST |
Şeytana tapan kimse |
SİLOLAMA |
Silolamak işi |
SMOKİNLİ |
Smokin giymiş olan |
SOKRANMA |
Sokranmak işi veya durumu |
SOKTURMA |
Sokturmak işi veya durumu |
SOLLAMAK |
Bir taşıt başka bir taşıtı geçmek için solundan ilerlemek |
SOLUNMAK |
Soluk alıp vermek, teneffüs etmek |
SOLUTMAK |
Solumasına sebep olmak |
SOMALİLİ |
Somali halkından olan |
SOMURMAK |
Dudakları yapıştırıp kuvvetlice içine çekmek, emmek |
SOMURTMA |
Somurtmak işi |
SOMURTUK |
Asık suratlı, yüzü gülmez, sıkıntılı, çekilmez |
SOMUTLUK |
Somut olma durumu |
SONLAMAK |
Bitirmek, sonuçlandırmak, sona erdirmek, noktalamak |
SORULMAK |
Sormak işine konu olmak |
SORUNSAL |
Çözümü belli olmayan |
SORUTKAN |
Somurtkan |
SORUTMAK |
Ayakta durmak, dikilmek, beklemek |
STOKLAMA |
Stoklamak işi veya durumu |
SULANMAK |
Sulu duruma gelmek |
SULATMAK |
Sulamak işini yaptırmak |
SUNULMAK |
Sunmak işine konu olmak veya sunmak işi yapılmak |
SUSALLAR |
Suda yaşayan bitki veya hayvan familyası |
SUSATMAK |
Susamasına yol açmak, susuz bırakmak |
SUSTURMA |
Susturmak işi, ilzam |
TAKSİMAT |
Bölüntüler |
TAKSİRAT |
Kusurlar, suçlar |
TAKSİRLİ |
Kusurlu |
TAKSİTLİ |
Taksit yapılan |
TAMLAMAK |
Tamlama oluşturmak |
TANASSUR |
bk. Hristiyanlaşma |
TANLAMAK |
Şaşmak, şaşırmak |
TARANMAK |
Taramak işi yapılmak |
TARASSUT |
Gözleme, gözetleme, dikkatle bakma |
TARATMAK |
Taramak işini yaptırmak |
TARLATAN |
Bazı giyeceklere sertlik vermek için kullanılan bir tür kumaş |
TASALLUT |
Musallat olma, saldırma |
TASLAMAK |
Kendinde olmayan bir değeri varmış gibi göstermek |
TASLATMA |
Taslatmak işi |
TASTAMAM |
Çok uygun, tıpatıp |
TATLANMA |
Tatlanmak işi |
TİRAMOLA |
Geminin rüzgâr üstüne veya altına dönmesi için yelkenlerin bazısını gevşetme, bazısını germe işlemi |
TİROKSİN |
Tiroit hormonlarının ilki |
TOMURMAK |
Ağacı dibinden kesmek |
TONLULUK |
Tonlu olma durumu; yumuşaklık, sedalılık, ötümlülük |
TOSLAMAK |
Tos vurmak |
TOTALLİK |
bütünsellik |
TRİATLON |
Yüzme, koşu ve bisiklet yarışından oluşan atletizm dalı. Slalom, tüfekle ateş, kayak yarışlarından oluşan spor dalı |
TUMTURAK |
Gösteriş, debdebe |
TURALAMA |
Turalamak işi |
TURİSTİK |
Turizmle ilgili olan |
TURLAMAK |
Tur atmak; dolaşmak, dönüp durmak |
TURMALİN |
Birleşiminde fluor, demir, manganez ve lityum bulunan alimünyum borosilikat |
TURNUSOL |
Birtakım bitkilerden elde edilen mavi boya maddesi |
TUTKUSAL |
Tutkulu, aşırı bağlı veya düşkün |
TUTULMAK |
Tutmak işi yapılmak veya tutmak işine konu olmak, popüler olmak |
TUTUNMAK |
Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak |
ULTRASON |
İnsan kulağının alamayacağı nitelikte olan yüksek frekanslı ses titreşimi, Yansılanım |
ULULAMAK |
Ağırlamak |
ULULANMA |
Ululanmak işi veya durumu |
UMUMİLİK |
genellik |
UMURLAMA |
Umurlamak işi |
UMURSAMA |
Umursamak durumu |
USLANMAK |
Yadırganan, ayıplanan davranışlardan vazgeçmek, davranışlarına düzen vermek |
AKLANMA |
Aklanmak işi |
AKLATMA |
Aklatmak işi |
AKORTLU |
Akordu olan, akort edilmiş |
AKRONİM |
kısaltma ad |
AKSATMA |
Aksatmak işi |
AKTARMA |
Aktarmak işi |
AKTİNİT |
Aktinyum, toryum, protaktinyum, tulyum, plûtonyum, amerikyum, küryum ve berkelyum radyoaktif elementlerinin ortak adı |
AKTUTMA |
Albümin işeme |
ALAKART |
Yemek listesinden seçilen, fiyatları ayrı ayrı hesaplanan (yemek), tabldot karşıtı |
ALARMAK |
Kızarmak, ala renkli duruma gelmek |
ALİMLİK |
Bilginlik |
ALKARNA |
İstiridye, midye, tarak gibi kabuklu hayvanları avlamak için deniz dibini taramakta kullanılan, ağız kısmı demirden bir ağ |
ALLAMAK |
"Süslemek, donatmak" anlamına gelen allamak pullamak deyiminde geçer |
ALLANMA |
Allanmak işi |
ALMANAK |
Yılın gün, hafta, ay gibi bölümlerinden başka, bayram, yıl dönümü gibi belli günleri ve birtakım astronomi, meteoroloji, istatistik bilgilerini gösteren kitap biçiminde takvim |
ALTLAMA |
Altlamak işi |
AMİLLİK |
etkenlik |
AMİRLİK |
Amir olma durumu |
ANALİST |
Tahlil, analiz yapan kimse, çözümleyici |
ANATOMİ |
İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, teşrih |
ANİMATO |
Bir parçanın canlı çalınacağını anlatır |
ANLAMAK |
Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak; yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliğinde başka bir bilgi edinmek |
ANLATMA |
Anlatmak işi |
ANOMALİ |
Sapaklık, aykırılık |
ANORMAL |
Genel olan örneğe, alışılmışa ve kurala aykırı olan; düzgün olmayan, gayritabiî |
ANTİKOR |
Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığı madde |
ANTRAKT |
Ara |
ANTRKOT |
Sığırın iki kürek arasından ve pirzolalık yerinden çıkartılan kemiğinden sıyrılmış et dilimi |
ANUTLUK |
inatçılık |
ARANMAK |
Aramak işine konu olmak |
ARATMAK |
Aramak işini bir başkasına yaptırmak |
ARİTMİK |
Ritimli olmayan, düzensiz |
ARLANMA |
Arlanmak işi |
ARMONİK |
Armoni ile ilgili olan |
ARMUTLU |
Yalova'nın bir ilçesi |
ARMUTSU |
Armudu andıran, armuda benzeyen, armut gibi; armudumsu |
ARTUKLU |
Mardin iline bağlı ilçelerden biri |
ASİLLİK |
Asil olma durumu, asalet |
ASİSTAN |
Yardımcı |
ASKARİT |
Bağırsak solucanı |
ASORTİK |
(daha çok giyimde) Birbirine uygun, birbirini tutar renk ve yapıda olan |
ASRİLİK |
Çağcıllık |
ASTATİN |
Astat |
ATANMAK |
Bir göreve getirilmek, tayin edilmek |
ATLAMAK |
Bir engeli sıçrayarak veya fırlayarak aşmak |
ATLANMA |
Atlanmak işi |
ATLATMA |
Atlatmak işi |
İKTİRAN |
Yaklaşma |
İKTİSAT |
Ekonomi |
İLTİMAS |
Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma |
İLTİSAK |
Kavuşma, bitişme, birleşme ile ilgili olan |
İMMORAL |
Töretanımaz |
İMSAKLİ |
Cimri |
İMTİSAL |
Bir örneğe göre davranma, uyma, benzemeye çalışma |
İMTİSAS |
Emme, emerek çekme soğurma |
İNAKSAL |
Dogmatik |
İNKİSAR |
Kırılma |
İNTİKAL |
Bir yerden başka bir yere geçme, geçiş |
İNTİKAM |
Öç |
İRANİST |
İran dili ve kültürü ile uğraşan kimse |
İRSALAT |
Gönderilen şeyler, gönderiler |
İRTİSAM |
Resmi çıkma, resmi çizilme |
İSKARTO |
Yapağı kırıntısı |
İSTİKRA |
Tüme varım |
İSTİMAL |
Kullanma |
İSTİMNA |
Onanizm |
İSTİNAS |
Yadırgamaz olma, alışma, ısınma |
İSTİNAT |
Dayanma, yaslanma |
İSTİSNA |
Bir kimse veya bir şeyi benzerlerinden ayrı tutma |
İTAATLİ |
Söz dinler, buyruğa uyar, itaatkâr |
İTTİSAL |
Dokunma, değme, temas etme |
KALAMAR |
Mürekkep balığının bir türü (Loligo vulgaris) |
KALAMİN |
Doğada az bulunan, güç işlenen, hidratlı çinko silikat |
KALAMİT |
İlk Çağ ağaç taşılı |
KALİNİS |
Bir tür yağmur kuşu, su tavuğu |
KALİNOS |
Levreğe benzer bir balık |
KAMAROT |
Gemilerde yolcuların hizmetine bakan görevli |
KAMUSAL |
Kamu ile ilgili |
KANASTA |
Bir tür kâğıt oyunu |
KANATMA |
Kanatmak işi |
KANLAMA |
Kanlamak işi |
KARAMAN |
Orta Anadolu'da yetiştirilen, kuyruğu iri ve yağlı bir tür koyun |
KARASAL |
Kara (I) ile ilgili, berrî |
KARLAMA |
Karlamak işi |
KATLAMA |
Katlamak işi |
KATLİAM |
Topluca öldürme, kırım, soy kırımı |
KLASMAN |
Bölümleme, sınıflama, tasnif |
KOLLAMA |
Kollamak işi |
KOMUTAN |
Bir asker topluluğunun başı, kumandan |
KONTRAT |
Sözleşme |
KONTUAR |
kontuar |
KONULMA |
Konulmak işi |
KORUNMA |
Korunmak işi |
KORUNUM |
Korunmak işi, muhafaza |
KORUTMA |
Korutmak işi |
KOTARMA |
Kotarmak işi |
KOTLAMA |
Kotlamak işi |
KRİSTAL |
Billûr |
KRUASAN |
Ay çöreği |
KUANTUM |
Belirli değer alabilen küçük miktar, nicelik |
KUMLAMA |
Çam türü ağaçlarda yıl halkaları arasındaki görüntü ayrımını daha da belirtmek için yüzeye, hava basıncından yararlanarak kum püskürtme |
KURULMA |
Kurulmak işi |
KURUTMA |
Kurutmak işi |
KUTLAMA |
Kutlamak işi, tebrik |
KUTSAMA |
Kutsamak işi, takdis |
LAKİNLİ |
Herhangi bir bahane, şart ileri süren |
LAKLAMA |
Laklamak işi |
LAMAİST |
Lâmacı |
LİMONİT |
Sarı veya kahverengi doğal hidratlı demir oksit |
LİMONLU |
İçine limon sıkılmış veya limon doğranmış |
LİMONSU |
Limonu andıran, limona benzeyen, limon gibi; limonumsu |
LOKANTA |
Kazanç amacıyla açılmış, para karşılığında yemek yenilen yer, restoran |
LUSTRİN |
Parlak kumaş kullanılarak yapılmış bir ayakkabı türü |
LUTİLİK |
oğlancılık |
MAKARNA |
İrmik veya una yumurta karıştırılarak hazırlanmış türlü biçimlerdeki kuru hamur ve bu hamurdan yapılan yemek |
MAKRAMA |
bk. Mahrama |
MALAKAR |
Ustuka işi yapan kimse; ustukacı |
MALAKİT |
Yeşil renkli, yontulup parlatılabilen, doğal bakırlı, hidratlı karbonat, bakır taşı |
MALKARA |
Tekirdağ'ın bir ilçesi |
MALUMAT |
Bilgi |
MAMULAT |
Yapılmış şeyler |
MANKURT |
Türk, Altay ve Kırgız efsanelerinde bahsedilen bilinçsiz köle. Ulusal kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan |
MANTOLU |
Mantosu olan |
MARANTA |
Bir çenekliler sınıfından, Antillerde ve bütün tropikal bölgelerde yetiştirilen, kökündeki yumrulardan ararot çıkarılan bir kamış çeşidi, ararot kamışı (Maranta arundinaca) |
MARATON |
42.195 m lik en uzun yaya koşusu |
MARİNAT |
Av hayvanlarının, balığın ve diğer et türlerinin daha lezzetli olması ve yumuşaması için baharatlardan hazırlanan bir sos türü |
MARSAMA |
Barsama |
MARTİNİ |
Portakal kabuğu, cin ve vermutla yapılan içki |
MASKARA |
Karnaval maskesi |
MASNUAT |
Sanatla yapılmış şeyler, sanat eserleri |
MASTARA |
Açı ölçme cetveli, iletki, mıstara |
MASTİKA |
Sakızla tatlandırılmış rakı, sakız rakısı |
MASTORİ |
Geminin en geniş yeri; masturi |
MASTURİ |
Geminin en geniş yeri |
MATRİKS |
İçinde birçok biyolojik olayın meydana geldiği, akıcılığı az, cansız bir sıvı ortam |
MİLİTAN |
Bir düşüncenin, bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden |
MİNİMAL |
Minimum |
MİNORKA |
(tavukçulukta) Akdeniz ırkları içerisinde en iri yapılı olan bir yumurta ırkı |
MİTOMAN |
Dikkat çekmek, toplumda odak noktası hâline gelmek için yalana başvuran, bir noktadan sonra kontrolü kaybederek söylediği yalana kendisi de inanmaya başlayan (kimse) |
MORUMSU |
Mora çalan, moru andıran |
MUALLAK |
Asılmış, asılı |
MUALLİM |
Öğretmen |
MUATTAL |
İşlemez, kullanılmaz duruma gelmiş |
MUATTAR |
Itırlı, güzel kokulu |
MUKASSİ |
Sıkıntılı, sıkıntı verici, bunaltıcı |
MUKATAA |
Kesim |
MURASSA |
Değerli taşlarla bezenmiş, cevahirle süslenmiş |
MUSALLA |
Namaz kılmaya yarayan açık yer |
MUSALLİ |
Beş vakit namazını sürekli olarak kılan |
MUSİKAR |
Gagasındaki deliklerden rüzgâr estikçe türlü sesler çıktığına inanılan bir masal kuşu |
MUTLAKA |
Kaçınılmaz bir biçimde, her hâlde, ne olursa olsun |
MUTMAİN |
İnanmış, gönlü kanmış, emin olan |
MUTTALİ |
Öğrenmiş, haber almış, bilgi edinmiş |
NAKARAT |
Bir şarkıda her kıtadan sonra tekrarlanan ve bestesi değişmeyen parça |
NALLAMA |
Nallamak işi |
NAMLULU |
Namlusu olan |
NAMUSLU |
Ahlâk kurallarına uygun olarak davranan |
NARSİST |
Özsever |
NASTURİ |
Nastur adlı Süryani rahiplerinden birinin ortaya koyduğu mezhepten olan kimse |
NATAMAM |
Eksik, tamamlanmamış, bitmemiş |
NOTLAMA |
Notlamak işi |
OKARİNA |
Orta Doğu, Uzak Doğu, Orta Amerika ve Güney Amerika’da kullanılan, seramikten yapılmış bir tür flüt |
OKLANMA |
Oklanmak işi veya durumu |
OKSALAT |
Billûrları idrarda bulunabilen ve idrar yolunda taş yapan kalsiyum oksalatın kısa biçimi |
OKSİLİT |
Suyla birleştiğinde oksijen açığa çıkaran, birleşiminde nikel ve bakır tozları bulunan sodyum ve potasyum peroksit |
OKSİTLİ |
Bileşiminde oksit bulunan |
OKUTMAN |
Üniversitede yabancı dil, Türkçe, tarih öğretimi ile görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim üyesi yardımcısı, lektör |
OLUMSAL |
Olması kadar olmaması da mümkün bulunan, mümkün, zorunlu karşıtı |
OLUNMAK |
Olmak fiiline konu olmak |
OLURLUK |
Olabilme durumu |
ONARMAK |
Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek |
ONARTMA |
Onartmak işi veya durumu |
ONATMAK |
Onama işini yaptırmak |
ONULMAK |
Onmak işine konu olmak |
ONURLUK |
Bir başarıyı veya durumu ödüllendirmek amacıyla verilen türlü biçimlerde levha, plaket |
ONURSAL |
Saygı için verilen veya övünç için kabul edilen (başkanlık, üyelik, profesörlük gibi unvan), fahrî |
ORNATMA |
Ornatmak işi, ikame etme |
OSURMAK |
Yellenmek |
OSURTMA |
Osurtmak işi |
OTALAMA |
Otalamak işi |
OTANTİK |
Gerçek olan, gerçeğe veya aslına dayanan, orijinal, mevsuk |
OTARMAK |
Otlatmak |
OTİSTİK |
Otizmle ilgili |
OTLAMAK |
(hayvan) Dolaşarak yerdeki ot, çimen, yaprak vb.ni yemek, meşgul olmak, bulunmak |
OTLANMA |
Otlanmak işi |
OTLATMA |
Otlatmak işi |
OTURMAK |
Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek |
OTURTMA |
Oturtmak işi |
OTURTUM |
Bir müzik parçasının seslendirilişinde insan sesleri ile çalgıların görevlendiriliş düzeni |
RİNTLİK |
Rint olma durumu |
SAATLİK |
Herhangi bir saat süresince yapılan veya olan |
SAKARİN |
Genellikle şeker hastalarının şeker yerine kullandığı, maden kömürü katranından elde edilen beyaz bir toz |
SAKATAT |
Kesilmiş hayvanın ciğer, işkembe gibi iç organlarıyla baş ve ayakları, hayvanların, etin dışında kalan kısımları, iç organları (yürek, karaciğer, böbrek, işkembe, beyin, dil, baş ve paça) |
SAKLAMA |
Saklamak işi |
SALLAMA |
Sallamak işi |
SANTİAR |
Bir ar'ın yüzde biri, bir metre kare (ca) |
SANTRAL |
Doğadaki başka enerji türlerini elektrik enerjisine çeviren kuruluş |
SANTURİ |
Santur çalan kimse |
SARSMAK |
Birdenbire ve güçle kımıldatmak, sallamak, oynatmak, titretmek |
SATİRİK |
Yergi ile ilgili, yergi niteliğinde olan |
SATSUMA |
Bir mandalina türü |
SİKALAR |
Açık tohumlardan, parklarda süs bitkisi olarak yetiştirilen, yurdu Güney Asya olan, palmiyelere benzer ağaç ve ağaççıkları içine alan bir familya |
SİLİKAT |
Silisik asidin bazlarla birleşerek oluşturduğu tuz; yapı malzemesi olarak kullanılan cam, çimento, tuğla gibi maddelerin birleşiminde bulunur |
SİLİKON |
Karbon yerine silisyumun geçtiğı organik cisimlere benzer maddelerin genel adı; ısı ve suya karşı dayanıklı olduğu için yağ, plâstik, merhem gibi maddelerin yapımında kullanılır |
SİNARİT |
İzmaritgillerden, Akdeniz'de yaşayan, pullu, eti beğenilen bir balık (Dentex vulgaris) |
SİRTAKİ |
Bir çeşit dans |
SOKULMA |
Sokulmak işi |
SOKUNMA |
Sokunmak işi |
SOLLAMA |
Sollamak işi |
SOLUMAK |
Nefes alıp vermek |
SOLUNMA |
Solunmak işi |
SOLUNUM |
Bütün canlılarda, oksijen alıp karbondioksit verme biçiminde görülen hareket, teneffüs |
SOLUTMA |
Solutmak işi |
SOMURMA |
Somurmak işi veya durumu |
SONLAMA |
Sonlamak işi veya durumu |
SONRAKİ |
Sonra olan |
SONURTU |
Birbirine bağlı iki önermeden sonraki sözünde "ateş vardır" önermesi bir sonurtudur |
SORULMA |
Sorulmak işi |
SORUMAK |
Emmek |
SORUMLU |
Üstüne aldığı veya yaptığı işlerden dolayı hesap vermek zorunda olan, sorumluluk taşıyan kimse, mesul |
SORUNLU |
Sorunu olan, problemli |
SORUTMA |
Sorutmak işi |
STİLİST |
Bir moda evinde yeni ürünlerin oluşumunu ve yaratılmasını sağlayan kimse |
STRATUS |
Katman bulut |
SUİKAST |
Gizlice cana kıyma ve kötülük etmeye kalkışma |
SULAMAK |
(toprak, bitki vb. için) Su vermek |
SULANMA |
Sulanmak işi |
SULATMA |
Sulatmak işi |
SULTANİ |
Sultanlara yaraşan veya sultanlarla ilgili |
SUNİLİK |
Yapma, yapay olma durumu veya özelliği, yapaylık |
SUNULMA |
Sunulmak işi |
SUSAMAK |
Su içme ihtiyacı duymak |
SUSATMA |
Susatmak işi |
TAALLUK |
İlgisi olma, ilgisi bulunma, ilgi, ilinti |
TAKATLİ |
Güçlü, dayanıklı |
TALAKAT |
Düzgün söz söyleme kolaylığı |
TALİMAR |
Baş bodoslamasından omurgaya kadar uzanan, cıvadra donanımına desteklik etmek amacıyla konulan ekleme |
TALİMAT |
Bir iş yerinde, üst makamdan asta verilen, çalışma sırasında uyulması gerekli noktaları bildiren resmî yazı, yönerge, direktif |
TALİMLİ |
Talim görmüş, eğitilmiş |
TAMANİT |
Doğal kalsiyum ve demir fosfat |
TAMİRAT |
Onarım |
TAMLAMA |
Bir adın anlam yönünden tam belirtilmesi için, bir başka addan, zamirden veya sıfattan yardım görmesi, terkip: Evin kapısı. Bizim evimiz. Karlı dağlar gibi |
TANLAMA |
Tanlamak işi |
TARAMAK |
Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli cümleleri veya yazıları tespit etmek |
TARANMA |
Taranmak işi |
TARATMA |
Taratmak işi |
TARİKAT |
Tasavvufa dayanan, Tanrı'ya ulaşmak için kendilerine göre bazı yöntemler benimseyen yollardan her biri |
TARTMAK |
Bir şeyin birim cinsten ağırlığını bulmak |
TASLAMA |
Taslamak işi |
TOKURTU |
Tokurdama sesi |
TOMARLA |
Çok fazla bir biçimde, pek çok |
TOMURMA |
Tomurmak işi veya durumu |
TORAMAN |
Tombul, iri yapılı, genç irisi |
TORTULU |
Tortusu olan |
TOSLAMA |
Toslamak işi |
TRANSİT |
Bir yerden, dinlenmeden, beklemeden, durmadan geçme |
TSUNAMİ |
dev dalga |
TURLAMA |
Turlamak işi |
TUTAMAK |
Tutamaç |
TUTANAK |
Meclis, kurul, mahkeme gibi yerlerde söylenen sözlerin, olduğu gibi yazıya geçirilmesi, zabıt, zabıtname |
TUTARAK |
Ruh hastalığı nöbeti |
TUTULMA |
Tutulmak işi, popülarite |
TUTUNMA |
Tutunmak işi |
ULANMAK |
Ulamak işi yapılmak |
ULULAMA |
Ululamak işi |
ULUTMAK |
Ulumasını sağlamak |
UMULMAK |
Ummak durumu yaratılmak veya ummak durumuna konu olmak |
UNLAMAK |
Una bulamak |
UNULMAK |
Onulmak |
UNUTMAK |
Bir şeyi yapamaz duruma gelmek |
USANMAK |
Tekrarlanması, uzun sürmesi dolayısıyla bir şeyden hoşlanılmaz veya sıkılır duruma gelmek, bıkmak, bezmek |
USLANMA |
Uslanmak durumu |
UTANMAK |
Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, korkmak, mahcup olmak |
UTULMAK |
Utmak işi yapılmak veya utmak işine konu olmak |
AİTLİK |
Ait olma durumu; aidiyet |
AKARSU |
Yeryüzünde ve yer altında belirli bir yatak içinde, eğim boyunca sürekli veya zaman zaman akan su |
AKASMA |
Düğün çiçeğigillerden, beyaz çiçek veren, bahçelerde süs çiçeği olarak yetiştirilen sarılıcı bir bitki; yaban asması, Meryem ana asması (Clematis vitalba) |
AKİSLİ |
yankılı |
AKİTLİ |
Sözleşme yapılmış olan |
AKLAMA |
Aklamak işi, ibra |
AKSAMA |
Aksamak işi |
AKSATA |
"alma ve verme" Alış veriş |
AKSONA |
Vurgun hastalığına karşı uygulanan emniyet durakları |
AKSUNA |
Basınçlanma |
AKTRİS |
Kadın oyuncu |
ALAMOT |
Modaya göre, modaya uygun |
ALARMA |
Alarmak durumu |
ALKALİ |
Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı. Bu maddelerde, asitlerin kırmızıya çevirmiş olduğu bitkisel mavi rengi eski durumuna döndürme özelliği vardır |
ALLAMA |
Allamak işi |
ALTUNİ |
Altın renginde olan |
AMASRA |
Bartın'ın bir ilçesi |
AMİRAL |
Deniz kuvvetlerinde, ordudaki general rütbesine eşit rütbedeki subay |
AMNİOS |
Döl kesesi |
AMORTİ |
Birden ödenerek faizinin işlemesine son verilen tahvil |
ANAMAL |
Sermaye, kapital |
ANAMUR |
Mersin'in bir ilçesi |
ANİLİK |
Ani olma durumu |
ANKARA |
Türkiye'nin bir ili |
ANLAMA |
Anlamak işi, vukuf |
ANORAK |
Başlıklı, su geçirmeyen spor ceket |
ANTİKA |
Eski çağlardan kalma eser veya tarihî değeri olan eski eşya |
ANTROK |
Triyas devri katmanlarında bulunan, derisi dikenlilerden, deniz lâlelerinin saplarını oluşturan kalsiyum karbonat birleşimli fosil |
ARAMAK |
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak |
ARANMA |
Aranmak işi |
ARASAT |
Müslüman inanışına göre, kıyamet günü bütün ölülerin toplanacakları yer |
ARASTA |
Çarşılarda veya alış veriş bölgelerinde aynı işi yapan esnafın bir arada bulunduğu bölüm |
ARATMA |
Aratmak işi |
ARİTMİ |
Kalp atışlarındaki düzensizlik ve eşitsizlik |
ARMONİ |
Türlü sesler arasında sağlanan uyum |
ARNİKA |
Öküz gözü, sığır gözü, mastı çiçeği |
ARSLAN |
Aslan |
ARTİST |
Güzel sanatlardan birini meslek edinen kimse, sanatçı, sanatkâr |
ARTMAK |
Büyük heybe |
ASALAK |
Bir canlının içinde veya üzerinde sürekli veya geçici olarak, onun zararına yaşayan başka canlı, tufeyli, parazit |
ASİLİK |
Asi olma durumu, isyan etme, isyankârlık |
ASİTLİ |
İçinde asit bulunan |
ASORTİ |
(daha çok giyimde) Birbirine uygun, birbirini tutar renk ve yapıda olan |
ASUMAN |
Gök, gökyüzü |
ATAKUM |
Samsun'un bir ilçesi |
ATAMAK |
Birini bir göreve getirmek, tayin etmek |
ATAMAN |
Eskiden Rus Kazakların başbuğuna verilen unvan |
ATANMA |
Bir göreve getirilme, tayin edilme |
ATLAMA |
Atlamak işi |
ATOMAL |
Atomlarla ilgili olan |
ATOMİK |
Atomla ilgili olan |
ATONAL |
Yeni bir bestecilik çığırına göre, ton ve makam temeline bağlı kalmadan oluşturulan (beste) |
İLLAKİ |
İlle |
İMALAT |
Ham madde işlenerek yapılan her türlü mal |
İMTİNA |
Kaçınma, sakınma, çekinme |
İNATLA |
Ayak direyerek |
İNİKAS |
(ışık için) Yansıma, yansı |
İNİKAT |
Toplanma, birleşim |
İRONİK |
İroniye dayalı |
İSKOTA |
Yelkenleri açmak ve tutmak için alt köşelerine bağlanan halat, zincir ve palangadan oluşan donanım |
İSLAMİ |
İslâm diniyle ilgili olan |
İSTİKA |
Ayakkabıların altını parlatmak için kunduracıların kullandığı kemik, isteka |
İSTİLA |
Bir ülkeyi silâh gücüyle ele geçirme |
İTALİK |
Üstten sağa doğru eğik olan (basım harfi) |
İTİKAL |
Aşınma, erozyon |
İTİKAT |
İnanma, inan |
İTİMAT |
Güven, güvenç |
KAİNAT |
Evren |
KALİTA |
Özellikle düşmanı takip için kullanılan, baş tarafında top bulunan, ağır donanma sınıfından bir kadırga |
KALOMA |
Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü |
KALORİ |
Normal atmosfer basıncında, ısınma ısısı 15°C' lik suyunkine eşit olan bir cismin, bir gramının sıcaklığını 10°C yükseltmek için gerekli ısı miktarına eşit olan ısı birimi |
KALSİT |
Billûrlaşmış doğal kalsiyum karbonatı |
KAMARA |
Gemilerde oda |
KANAAT |
Elindekinden hoşnut olma durumu, kanıklık, yeter bulma, yetinme, fazlasını istememe, doyum |
KANAMA |
Kanamak işi, nezif |
KANARA |
bk. kesim evi, mezbaha |
KANATA |
Ağzı geniş tek kulplu su kabı |
KANTAR |
Ağırlık sıfırken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak tutturulmuş bir ibrenin sapmasıyla kütleleri tartan araç |
KANTAT |
Kahramanlık veya din konularında yazılıp bestelenen şiir veya bu şiirin orkestra eşliğindeki tek veya çok sesli bestesi |
KAOLİN |
Arı kil |
KARAİM |
Çoğunluğu Türk soyundan olan ve çoğu Polonya ve Litvanya topraklarında oturan bir Musevî topluluğu, Karay |
KARAMA |
Karamak işi |
KARASU |
Çoğunlukla gözün iç basıncın çoğalmasıyla kendini gösteren, körlüğe sebep olabilen bir göz hastalığı, glokum |
KARİNA |
Gemi omurgası |
KARTAL |
Kartalgillerden, genel olarak kızıl siyah tüylü, çok güçlü, yuvasını yüksek kayalıklar üzerinde kuran, iri bir yırtıcı kuş (Aquila) |
KARTON |
Kâğıt hamuruyla yapılan, ayrıca içinde bir veya birkaç lif tabakası bulunan kalın ve sert kâğıt |
KASARA |
Geminin baş ve kıç tarafında, asıl güverteden yüksek olan kısa güverte |
KASLAN |
Erkek aslanla dişi kaplanın çiftleşmesinden doğan hayvan |
KASTAR |
Pamuk ipliğini veya bezini bol ve soğuk su ile yıkayarak ağartma işi |
KASTOR |
Kunduz |
KATANA |
bk. kadana |
KATMAN |
Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka |
KATRAN |
Organik maddelerden kuru damıtma yoluyla elde edilen, sıvı yağ kıvamında, kara renkte, ağır, is kokulu, suda erimeyen bir madde.Bitkilerden çıkarılanına bitki katranı, maden kömüründen elde edilenine de maden katranı adı verilir |
KATRAT |
Basımevlerinde, eski sistem dizgi işlerinde harfler arasına konulan, belli incelikteki metal parça |
KİLOLU |
Ağır |
KİRTİL |
Büyük kabuklu deniz hayvanlarını avlamakta kullanılan, ince dallardan örülmüş sepet |
KİTARA |
bk. gitar |
KLORLU |
Birleşiminde klor bulunan |
KOMİTA |
Siyasî bir amaca ulaşmak için silâh kullanan gizli topluluk |
KOMUTA |
Askerî birliği ve onunla ilgili işleri yönetme görevi, kumanda |
KONTRA |
Karşıt, karşı, aksi |
KONTUR |
(resimde) Çevre çizgisi, nesneyi belirgin gösteren çizgi |
KONULU |
Konusu olan, mevzulu |
KORİST |
Koro ile birlikte şarkı söyleyen kimse |
KORSAN |
Düşman veya kendi ulusunun gemilerine saldıran deniz haydudu |
KORUMA |
Can güvenliğinin tehlikede olduğu düşünülen bir kimseyi saldırılardan korumak üzere görevlendirilmiş kişi |
KROMLU |
Birleşiminde krom bulunan |
KROMSU |
Kromu andıran, kroma benzeyen, krom gibi |
KRUTON |
Yağda veya fırında kızartılan küçük küp biçimindeki ekmek parçası |
KUMRAL |
(saç, bıyık, sakal için) Koyu sarı veya açık kestane rengi |
KUMSAL |
Su kıyılarında oluşan kumlu yer, plâj |
KURAMA |
Türkistan'da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse |
KURTLU |
İçinde kurt bulunan, kurtlanmış |
KURUMA |
Kurumak işi |
KUTSAL |
Güçlü bir dinî saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsî, mukaddes |
LAAKAL |
En azından, hiç olmazsa |
LASTİK |
Kauçuktan yapılmış (şey) |
LİMAKİ |
Ayakkabıcılıkta kullanılan küçük eğe |
LİMONİ |
Limon renginde olan, yeşile çalan açık sarı |
LİSANİ |
Dille ilgili |
LİSANS |
Genellikle dört yıl süren üniversite veya yüksek okul öğrenimi |
LOSTRA |
Ayakkabı boyama |
MAKARA |
Üzerine iplik, tel, şerit gibi şeyler sarılan, kenarları çıkıntılı, ekseni boyunca delik silindir |
MAKİNA |
Makine (İtalyancadan dilimize bu şekilde geçmiş sözcük zamanla, İngilizce ve Fransızcanın etkisiyle 'makine'ye evrilmiştir) |
MAKSAT |
İstenilen şey, amaç, gaye, erek |
MAKSUT |
İstenen, niyet edilen, güdülen, amaçlanan |
MAKTUL |
Öldürülmüş, öldürülen |
MALAMA |
Samanla karışık tahıl |
MALİKİ |
İslâmlıkta sünnet ehli denilen dört mezhepten biri |
MALKAR |
Kuzey Kafkasya'da Kabarda-Balkar Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse, Balkar |
MANİKA |
Gemilerde, ambarlara ve makine bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca |
MANİSA |
Türkiye'nin bir ili |
MANİTA |
Hileyle, düzenle, tanışır gibi bir hâl takınarak para sızdırma, hırsızlık |
MANTAR |
Mantarlardan, içinde zehirlileri de bulunan, emeçleri bir gövde ve bunun üstünde bir şapka biçiminde gelişmiş, ilkel bitkilerin genel adı (Fungi) |
MANTİS |
Bir sayının logaritmasının ondalık bölümü |
MARİNA |
Küçük teknelerin ve yatların barınabilmeleri için özel bir mendirekle çevrilen veya bir liman içinde ayrılan deniz alanı, yat limanı |
MARTİN |
Tek kurşun atan bir çeşit tüfek |
MARUNİ |
Lübnan ve Suriye'de oturan Katolik Süryanî topluluğu |
MASARA |
Küçük, dar yer veya hücre |
MASİKO |
Rengi kırmızı ile sarı arasında değişen, doğal kurşun oksit (PbO) |
MASKOT |
Uğur getireceğine inanılan şey |
MASLAK |
Sürekli su akan boru |
MASTAR |
Sıvacı ve duvarcıların, cetvel gibi kullandıkları, uzun, ensiz ve düz tahta, mıstar |
MASTOR |
Çok sarhoş |
MASTUR |
Mastor |
MASURA |
Karton, tahta veya plâstikten yapılan, üzerine şerit, iplik vb. sarılan koni veya silindir |
MATARA |
Yolculukta veya askerlikte kullanılan, boyna veya bele asılı olarak taşınan, genellikle aba veya deri kaplı, metal su kabı |
MATRAK |
Kalın sopa, değnek |
MATRİS |
Hesap ve kumanda işlerini gerçekleştirmeye yarayan elektronik devre |
MATRUT |
Kovulmuş, çıkarılmış |
MİKAİL |
Tanrı buyruğu ile, insanların rızkını dağıtmakla ve doğa olaylarının gerçekleşmesini sağlamakla görevli melek |
MİKRON |
Bir metrenin milyonda biri, milimetrenin binde biri, mikrometre |
MİKTAR |
Bir şeyin ölçülebilen, sayılabilen veya azalıp çoğabilen durumu, nicelik |
MİMARİ |
Mimarlık |
MİRLİK |
beylik |
MİSİNA |
Yapay ve sentetik ham madde ile tek kat çekilmiş, değişik kalınlıkta iplik |
MİSKAL |
Bir buçuk dirhem değerinde eski bir ağırlık ölçü birimi |
MİSKİN |
Aciz, zavallı |
MİSTİK |
Mistisizm yanlısı olan, ilâhiyat veya mistik yaşamla uğraşan kimse, gizemci |
MİTRAL |
Kalpte sol kulakçık ile sol karıncık arasını kapayan |
MONİST |
Tekçi |
MORİNA |
Mezgitgillerden, kuzey denizlerinde yaşayan, eti yenilen, karaciğerinden balık yağı çıkarılan bir balık (Gadus morrhua) |
MORLUK |
Mor olma durumu |
MORULA |
Yumurta hücresinin embriyon oluşurken gelişerek aldığı ilk biçim, blâstulâ |
MOSTRA |
Örnek, göstermelik, model |
MOTRİS |
Birkaç arabalı bir katarda elektrik motoru veya patlamalı motorla çalışan ve öbür arabaları çekmeye yarayan taşıt |
MUALLA |
Yüksek, yüce |
MUİNLİ |
Askere alındığında ailesine bakacak kimsesi olan |
MUKAAR |
İçbükey, obruk, konkav |
MUMLUK |
Mumu olan |
MURANA |
Yılan balığına benzeyen, çok yırtıcı, sıcak denizlerde yaşayan, göğüs yüzgeci olmayan, eti beğenilen bir deniz balığı (Muraena) |
MUSİKİ |
Müzik |
MUSKAT |
Hint cevizi |
MUSLİN |
Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir tür kumaş |
MUSLUK |
Takılmış bulunduğu boru veya kabın içindeki akışkanı, istenildiğinde akıtabilecek bir düzende yapılmış açılır kapanır alet |
MUTANT |
Mutasyona uğramış birey veya hücre |
MUTLAK |
Salt |
NAKİSA |
Eksiklik, kusur |
NARSİS |
Kendi benliğini seven |
NATURA |
İnsanın yaradılış özelliği |
NİKRİS |
bk. nıkris |
NİKSAR |
Tokat'ın bir ilçesi |
NİTRAT |
Nitrik asit tuzu |
NORMAL |
Kurala uyan, alışılagelene uyan, düzgüye uygun, düzgülü |
NUMARA |
Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam |
OKLAMA |
Oklamak işi veya durumu |
OKRAMA |
Okramak işi veya durumu |
OKTANT |
Yıldızların yüksekliğini ve açı uzaklığını gözlemeye yarayan alet |
OKTRUA |
Şehre giren şeylerden alınan vergi |
OKULLU |
Bir okula devam eden kimse, öğrenci |
OKUNMA |
Okunmak işi |
OKUNTU |
Çağrı kâğıdı, çağrılık, davetiye |
OKUTMA |
Okutmak işi |
OLANAK |
Yararlanılan uygun şart, imkân |
OLUKLU |
Oluğu olan |
OLUMLU |
Yapıcı |
OLUNMA |
Olunmak işi veya durumu |
ONAMAK |
Bir işi doğru ve uygun bulmak, tasvip etmek |
ONARMA |
Onarmak işi |
ONATMA |
Onatmak işi |
ONULMA |
Onulmak işi |
ONURLU |
Onuru olan veya onurunu üstün tutan, şerefli, gururlu |
ORANLA |
Herhangi bir şeye göre, herhangi bir şeyle kıyaslayarak, nispeten |
OSMANİ |
Osmanlılarla ilgili |
OSURMA |
Osurmak işi |
OSURUK |
Yellenme |
OTAMAK |
İlâç vererek hastalığı iyi etmeye çalışmak, tedavi etmek |
OTARMA |
Otarmak işi veya durumu |
OTARSİ |
Bir ülkede ekonomik alandaki ihtiyaçları kendi kendine karşılamaya yönelen tutum |
OTLAMA |
Otlamak işi |
OTURAK |
Oturulacak yer veya şey |
OTURMA |
Oturmak işi |
OTURUM |
Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığı toplantı, celse |
RASİST |
ırkçı |
RATTAN |
Avustralya, Afrika ve Asya’nın tropikal bölgelerinde yetişen bir tür kamış |
RİSKLİ |
Riski olan |
RİTMİK |
Düzenli aralıklarla tekrarlanan, dizemli, tartımlı |
RİTMLİ |
Düzenli aralıklarla tekrarlanan, dizemli, tartımlı, ritmik |
ROMANS |
Sekiz hecelik dizelerden oluşmuş bir İspanyol şiir türü |
RULMAN |
Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile muylular arasına yerleştirilen parça |
RUMLUK |
Rum olma durumu |
RUSLUK |
Rus olma durumu |
RUSTAİ |
Köyle ilgili, köylü |
RUSTİK |
Duvara sabitlenerek üzerine perde takılan, ahşap, metal ve benzeri malzemeden yapılmış korniş |
SAATLİ |
Saati olan, saati bulunan |
SALATA |
Genellikle bazı çiğ ot ve sebzelerle yapılan, yağ, limon gibi maddeler konulan, yemeklerle birlikte yenen yiyecek |
SALMAK |
Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek |
SAMANİ |
Saman rengi, açık sarı |
SAMİİN |
İşitenler |
SAMİMİ |
İçten, içtenlikle |
SAMSAT |
Adıyaman'ın bir ilçesi |
SAMSUN |
Savaşta kullanılan köpeklere verilen ad |
SANKİM |
sanki |
SANMAK |
Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek |
SANSAR |
Türlü etçil hayvanların ortak adı (Martes martes) |
SANTİM |
Herhangi bir birimin yüzde biri |
SANTRA |
Orta, orta alan, merkez |
SANTUR |
Kanuna benzeyen, tokmaklarla çalınan bir tür telli çalgı |
SARAKA |
Alay, istihza |
SARKMA |
Sarkmak işi |
SARKOM |
Kötücül bağ dokusu uru |
SARMAK |
Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak |
SARMAL |
Helis biçiminde olan, helisel, helezoni |
SARMAN |
Azman, iri |
SARSAK |
Yaşlılık, hastalık gibi sebeplerle güçsüz kalarak vücudu titrer gibi sarsılan |
SARSMA |
Sarsmak işi |
SATMAK |
Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek |
SİKLON |
Atmosferde bir alçak basınç alanı çevresinde hızla dönen rüzgârların oluşturduğu şiddetli fırtına, kiklon |
SİKTİR |
Defolup gitmek |
SİMSAR |
Komisyoncu |
SİNARA |
Büyük zoka |
SİNLİK |
Mezarlık, kabristan, gömütlük |
SİRKAT |
Çalma, hırsızlık |
SİSMİK |
Depremle ilgili |
SİSTİT |
Genellikle bakterilerin sebep olduğu sidik torbası iltihabı |
SİSTOL |
Kalp kasının kasılma devresi |
SLALOM |
Kayak sporunda bayraklarla işaretlenmiş birtakım dönemeçlerden oluşan pist üzerinde yapılan bir yarış türü |
SMOKİN |
Gece ziyafetlerinde, galalarda ve gece eğlencelerinde erkeklerin giydikleri, önü açık, ceketi daha çok atlas yakalı takım giysi |
SOKMAN |
Bir çeşit uzun konçlu çizme |
SOKULU |
Sokulmuş olan |
SOLİST |
Solocu |
SOLLUK |
Sol olma durumu |
SOLMAK |
Rengini yitirmek, rengi uçmak |
SOLUMA |
Solumak işi |
SOMAKİ |
Kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer |
SOMATA |
Bademden yapılan bir şerbet, badem subyesi |
SONSAL |
Deneyden çıkan ve deneye bağlı olan (bilgi), aposteriori |
SORKUN |
Sepetçi söğüdü |
SORMAK |
Birine soru yönelterek herhangi bir konuda ondan bilgi istemek, sual etmek |
SORMUK |
Çocuk emziği |
SORUMA |
Sorumak işi |
SOSLUK |
Sos konulmak için konulan kap |
STATİK |
Hareketi olmayan, belirli bir süre değişmeyen, duruk |
STATOR |
Duruk |
STORLU |
Storu bulunan |
SUALLİ |
suali olan |
SULAMA |
Sulamak işi |
SULTAN |
Müslüman, özellikle Sünnî hükümdarların kullandıkları unvan, padişah |
SUMSUK |
Yumruk |
SUNMAK |
Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek |
SUSAMA |
Susamak işi |
SUSKUN |
Çok az konuşan, sessiz, sakin olan, sükûtî |
SUSMAK |
Konuşmasını kesmek veya konuşmaktan kaçınmak |
TAKLİT |
Belli bir örneğe benzemeye veya benzetmeye çalışma |
TAKSİM |
Parçalara bölme, bölüştürme |
TAKSİR |
Kısaltma, kısma |
TAKSİT |
Bir borcun belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri |
TAKTİR |
Damıtma, imbikten çekme |
TALİKA |
Dört tekerlekli, üstü kapalı, yaylı bir tür at arabası |
TAMTAM |
Orkestrada yer alan bir tür Çin gongu |
TAMTUR |
Çepeçevre değerli taşlarla kaplanmış yüzük |
TANTAL |
Atom numarası 73, atom ağırlığı 180,88, yoğunluğu 16,6 olan, 3000° C ye doğru eriyen ve siyah bir toz durumunda elde edilen bir element. Kısaltması Ta |
TARAMA |
Taramak işi |
TARSİN |
Sağlamlaştırma |
TARSUS |
Mersin'in bir ilçesi |
TARTMA |
Tartmak işi |
TASLAK |
Bir şeyi, bir sanat veya edebiyat eserini ancak ana çizgileriyle, türlü bölümleriyle belirten ön çalışma, eskiz |
TASMİM |
Tasarlama |
TASTİR |
Yazı yazma, satır dizme |
TATMAK |
Tat alma duyusu yardımıyla bir şeyin tadının nasıl olduğunu anlamak |
TATMİN |
İstenen bir şeyin gerçekleşmesini sağlama, gönül doygunluğuna erme, doyum; doyurma |
TATSAL |
Tat alma duyusu ile ilgili |
TATULA |
Patlıcangillerden, çiçekleri beyaz veya mor renkte, meyveleri dikenli, bir yıllık ve otsu bir bitki; kasların kasılmasını giderdiği için hekimlikte kullanılır |
TİMSAL |
Sembol, örnek, simge |
TİRİNK |
Peşin. Peşin olarak |
TİRLİN |
Türlü kalınlıklarda mürekkeple çizgi çizmeye yarayan gereç |
TİROİT |
Gırtlağın ön tarafında bulunan ve salgısını kana veren bir bez, kalkan bezi |
TOKSİN |
Canlı organizmalarda görülen zehir |
TOMRUK |
Kesilmiş ağacın silindir biçimindeki gövdesi |
TONLUK |
Herhangi bir ton hacminde olan |
TORLAK |
Genç, toy |
TORLUK |
Toyluk, acemilik |
TORTUL |
Tortu niteliğinde olan |
TORTUM |
Erzurum'un bir ilçesi |
TRAKİT |
Yanardağ kayalıkları arasında bulunan bir feldspat türü |
TRİTON |
Trityumun, bir protondan ve iki nötrondan oluşan atom çekirdeği |
TULANİ |
Uzunluğuna, uzunlamasına olan, boyuna |
TULUAT |
Yazılı metni olmayan, kararlaştırılmış taslağı, yerine, zamanına göre oyuncular tarafından, sahnede yakıştırılan sözlerle tamamlanan oyun |
TURANİ |
Turanlı |
TURİST |
Dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla geziye çıkan kimse, gezgin, gezmen, seyyah |
TUTKAL |
Deri ve kıkırdak gibi hayvansal maddelerden elde edilen, katılaşıp sertleşme özelliğiyle tahta, kâğıt vb. yapıştırmaya yarayan madde |
TUTKUN |
Gönül vermiş, meftun, meclûp |
TUTMAK |
Başlamak |
TUTSAK |
Savaşta ele geçen düşman, esir |
ULAMAK |
Eklemek, katmak, ilâve etmek |
ULANMA |
Ulanmak işi |
ULUMAK |
(köpek, kurt, çakal vb.) Uzun, iniltili, ağlar gibi bir ses çıkarmak |
ULUSAL |
Millî |
ULUTMA |
Ulutmak işi veya durumu |
UMULMA |
Umulmak durumu |
UNLAMA |
Unlamak işi |
UNUTMA |
Unutmak durumu |
USANMA |
Usanmak durumu |
USTUKA |
malakâri |
USTURA |
Tıraş için kullanılan, açılır kapanır, çok keskin bıçak |
UTANMA |
Utanmak durumu, teeddüp |
UTARİT |
Güneş'e en yakın olan gezegen, Merkür |
UTULMA |
Utulmak işi |
AKAİT |
Bir dinin öğrenilmesi gereken inançlarının ve tapınma kurallarının tümü veya bunları toplayan kitap |
AKALA |
Amerikan tohumundan yurdumuzda üretilen bir pamuk türü |
AKLAN |
Sularını bir denize veya göle gönderen bölge, maile |
AKMAN |
Bozulmamış, saf, temiz |
AKONT |
Bir borca karşılık, hesabı daha sonra görülmek üzere yapılan kısmî ödeme |
AKORT |
Bir çalgıyı doğru ses vermesi için ayarlama |
AKRAN |
Yaşça denk, yaşıt, boydaş, öğür |
AKSAM |
Kısımlar |
AKSAN |
Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği |
AKSON |
Sinir uyarmalarını sinir hücresinden ileriye uzatmaya yarayan, sinir hücrelerinin uzantılarından en belirli ve uzun olanı |
AKTAR |
Baharat, ev ilâçları, gereçleri satan kimse veya dükkân |
ALAİM |
Belirtiler, alametler |
ALAKA |
İlgi |
ALARM |
Bir tehlike olduğunda bunu herkesin haber alması için verilen işaret |
ALKAN |
Doymuş alifatik hidrokarbonların genel adı; parafin |
ALKİL |
Alkol kökü |
ALKOL |
Bira, şarap gibi sıvıların veya pancar, patates nişastasının şekere dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan glikoz çözeltilerin mayalaşmış özlerinin damıtılmasıyla elde edilen, kokulu, uçucu, yanıcı, renksiz sıvı, C2H5OH, ispirto, etanol, etil alkol |
ALLAK |
Sözünde durmaz, dönek, aldatıcı |
ALMAK |
(tat veya koku için) Duymak |
ALMAN |
Cermen soyundan olan halk ve bu halktan olan kimse |
ALMUS |
Tokat'ın bir ilçesi |
ALSAT |
Bir malı alıp kısa zamanda satma |
ALTAR |
sunak |
ANLAK |
Zekâ |
ANLAM |
Bir kelimeden, bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey; bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, mana, fehva |
ANMAK |
Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak |
ANTİK |
İlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan |
ARAKA |
İri taneli bezelye |
ARAMA |
Aramak işi, taharri |
ARAMİ |
MÖ 11-8. yüzyıllarda Mezopotamya'da yaşamış bir halk |
ARMUT |
Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen, bir ağaç (Pirus communis) |
AROMA |
Bitki özlerinden veya yağlarından elde edilen hoş koku |
ARSİN |
Trabzon'un bir ilçesi |
ARTMA |
Artmak işi |
ASİST |
Sayı atışından veya gol vuruşundan önce verilen son pas |
ASKAT |
Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri |
ASLAN |
Zodyak üzerinde, Yengeç ile Başak burçları arasında yer alan burcun adı, Zodyak |
ASMAK |
Bir şeyi aşağıya sarkacak biçimde bir yere iliştirip sarkıtmak |
ASSAİ |
Birlikte kullanıldığı terimin anlamına aşırılık kazandırır: Adagio assai çok yavaş, çok ağır |
ASTAR |
Giyecek, perde, çanta, ayakkabı gibi şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat |
ASTAT |
Atom numarası 85 olan, bizmutun alfa ışınlarıyla bombardımanı sonucu elde edilen yapay element. Kısaltması At |
ASTİK |
(Argo) Pezevenk |
ATAMA |
Atamak işi, tayin |
ATARİ |
Bilgisayarlarda basit programlarla düzenlenmiş bir oyun türü |
ATLAS |
Dünyanın, bir ülkenin, bir bölgenin fiziksel ve siyasî coğrafyası ile ekonomi, tarih gibi konularda toplu bilgi vermek için bir araya getirilmiş coğrafya haritaları derlemesi |
ATMAK |
söylediklerin hep yalan (veya abartma), farkındayız |
ATTAR |
bk. aktar |
İKLİL |
taç (I) |
İKLİM |
Yeryüzünün herhangi bir yerinde, hava yuvarı olaylarının ortaklaşa gerçekleştirdikleri etkilerin uzun yılların ortalamasına dayanan durumu |
İKMAL |
Eksik bir şeyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, bütünleme |
İKONA |
bk. ikon |
İKRAM |
Konuğu ağırlama |
İKSİR |
Eskiden hayatı ölümsüzleştirmek, madenleri altına çevirmek gibi olağanüstü etkileri olduğuna inanılan sıvı |
İLKİN |
Başta, başlangıçta, önce, iptida |
İLMİK |
Çözülmesi kolay düğüm, eğreti düğüm |
İMKAN |
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak |
İMLİK |
Kitap sayfaları arasına konulan ve okunan yeri belirlemekte kullanılan ince, uzun karton parçası; ayraç, bellik |
İMSAK |
Bir şeyden el çekerek nefsine hâkim olma, perhiz |
İNKAR |
Yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma |
İNTAK |
Kişileştirilen varlıklara, hayalî yaratıklara söz söyletme sanatı, dillendirme |
İRMİK |
Sert buğdaydan elde edilen, taneleri iri, glütence zengin un |
İRONİ |
Dolaylı ve alaylı anlatım, mizah |
İRSAL |
Gönderme, yollama |
İSKAN |
Yurtlandırma, yerleştirme |
İSLAM |
İslâmiyet |
İSLİM |
Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar, istim |
İSNAT |
dayandırmak |
İSTİM |
İslim |
İSTOR |
Stor |
İTAAT |
Söz dinleme, boyun eğme, buyruğa uymak |
İTİLA |
yükselmek, yücelmek |
İTİNA |
Özen, ihtimam |
İTLİK |
İt olma durumu veya itçe davranış |
İTMAM |
Bitirme, tamamlama |
KALAN |
Kalmak işini yapan |
KALAS |
Kalın biçilmiş uzun tahta |
KALMA |
Kalmak işi |
KAMAN |
Kırşehir'in bir ilçesi |
KAMİL |
Yetkin, erişkin, eksiksiz, ağırbaşlı, mükemmel |
KAMUS |
Büyük sözlük |
KANAL |
Bazı bölgeleri sulamak, kurutmak amacıyla veya gemilerin işlemesine elverişli, insan eliyle açılmış su yolu |
KANAT |
Kuşlarda ve böceklerde uçmayı sağlayan organ |
KANMA |
Kanmak işi |
KANSA |
bk. konsa |
KANTO |
Tulûat tiyatrolarında oyundan önce genellikle kadın sanatçıların şarkı söyleyip dans ederek yaptığı gösteri |
KARMA |
Karmak işi |
KARNİ |
Lâboratuvarda, damıtma işlerinde kullanılan, geniş karınlı, dar ve eğri boyunlu cam kap |
KAROT |
Zemin, beton, asfalt gibi yapımlardan, özel aygıt (karotiyer) ile alınan silindirik örnek |
KARST |
Kayaçların erimesiyle yer altı akıntıları olan, kireç taşı ve dolomit bölgesi |
KARUN |
Din kitapları ve efsanelerde geçen, çok zengin olduğu söylenen kişi |
KASAR |
bk. kastar |
KASİS |
Kara yolunda oluşmuş çukurlar ve tümsekler |
KASMA |
Kasmak işi |
KASTİ |
Kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek (yapılan) |
KATAR |
Lokomotif ile vagonların oluşturdukları dizi, tren |
KATİL |
İnsan öldüren kimse, cani |
KATMA |
Katmak işi, ilhak |
KATOT |
Eksi uç |
KATRA |
bk. katre |
KİLİM |
Döşeme, divan gibi yerlere serilen, genellikle desenli, havsız, kalın, kıl veya yün dokuma |
KİLİS |
Türkiye'nin bir ili |
KİLİT |
Anahtar, düğme gibi takılıp çıkarılabilen bir parça yardımıyla çalışan kapatma aleti |
KİLLİ |
İçinde kil bulunan |
KİLSİ |
Kili andıran, kile benzeyen, kil gibi |
KİNLİ |
Öç almak isteyen, kin tutan |
KİNOA |
Yenilebilir tohumları için tarımı yapılan, 1-2 m uzunluğunda, Güney Amerika’da yetişen bir bitki (Chenopodium quinoa) |
KİRİL |
Kiril alfabesi |
KİRLİ |
Leke, toz vb. ile kaplı, pis, murdar, mülevves |
KİSRA |
İran hükümdarı Nuşirevan’ın lakabı |
KİTİN |
Eklem bacaklıların ve kabukluların örteneğini oluşturan, dayanıklı ve esnek organik madde; bazı mantar ve likenlerde de rastlanır |
KİTLİ |
Kilitli |
KLİMA |
Soğuk veya sıcak hava verme yoluyla kapalı bir mekânın havasını değiştiren araç, iklimleme aracı |
KOALA |
Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus) |
KOLAN |
Hayvanın semerini veya eyerini bağlamak için göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemer |
KOLİT |
Kalın bağırsak iltihabı |
KOLLU |
Kolu olan |
KOLSU |
Kolu andıran, kola benzeyen, kol gibi |
KOMAR |
Kuzey Anadolu dağlarında yetişen, 3-5 m boyunda, kışın yapraklarını dökmeyen, iri ve mor çiçekleri olan bir ağaççık (hododendron ponticum) |
KOMUT |
Askerlere, izcilere, öğrencilere jimnastik çalışmalarında veya bir tören sırasında bir durumdan başka bir durma geçmeleri için verilen buyruk, emir |
KONMA |
Konmak işi |
KONSA |
Taşlık, katı |
KONUM |
Bir kimsenin veya bir şeyin bir yerdeki durumu veya duruş biçimi, pozisyon |
KONUR |
Esmer, açık kestane renginde olan |
KONUT |
Bir bilimin kuruluşunda temel görevi görmekle birlikte belik'ten daha az olma ve tanımlanmayan ilkel gerçek, koyut, postulat: Eukleides'in "bir noktadan bir doğruya ancak bir parelel çizilebilir" yolundaki konutu gibi |
KORAL |
Dinî ezgi veya kaynağı dinî ezgi olan orkestra parçası |
KORNA |
Bu borudan çıkan ses |
KORUN |
Üst derinin en dış tabakası |
KOTAN |
Pulluk, büyük saban |
KOTRA |
Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli |
KULİS |
Tiyatroda, sahnenin gerisinde ve yanlarında bulunan bölüm |
KULUN |
Doğumdan altı ay sonra kadar olan erkek veya dişi at veya eşek yavrusu |
KUMAN |
Kıpçak |
KUMAR |
Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu |
KUMLA |
Kumluk yer, geniş kumsal, plâj |
KUMLU |
İçinde kum bulunan |
KUMRU |
Güvercinler takımından, güvercinden küçük, boz, gri renkli bir kuş (Streptopelia) |
KUMSU |
Kumu andıran, kuma benzeyen, kum gibi |
KUMUL |
Çöllerde veya deniz kıyılarında rüzgârların yığdığı kum tepesi |
KURAL |
Bir sanata, bir bilime, bir düşünce ve davranış sistemine temel olan, yön veren ilke |
KURAM |
Uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan soyut bilgi |
KURAN |
İslâm dininin temel ilkelerini, Hz. Muhammed'e gönderilen Tanrı buyruklarını içeren, Müslümanlığın temel kitabı, Kur'anıkerim, Kelâmıkadim, Mushaf |
KURMA |
Kurmak işi |
KURNA |
Hamamlarda, musluk altında, içinde su biriktirilen, yuvarlak ve çoğunlukla mermer veya taş tekne |
KURON |
Korumak için diş üzerine dişçi tarafından geçirilen metal kaplama |
KURUL |
Bir işi yapmak veya yönetmek için görevlendirilmiş kişilerden oluşmuş topluluk, heyet, konsey |
KURUM |
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is |
KURUN |
çağ |
KURUT |
Kurutulmuş süt ürünü |
KUSMA |
Kusmak işi, istifra |
KUSUR |
Eksiklik, noksan, nakısa |
KUTAN |
Saka kuşu |
KUTLU |
Uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, ongun, mübarek |
KUTNU |
Pamuk veya ipekle karışık pamuktan dokunmuş kalın, ensiz kumaş çeşidi |
KUTSİ |
Kutsal |
KUTUR |
(daire ve kürede) Çap |
LAKİN |
Ama, fakat |
LASKİ |
Yakı ile ilgili |
LASTA |
Kuzey Avrupa'da kullanılan, 2000 kg'a yakın gemi yüklerine ve büyük miktardaki ticaret mallarına değer biçmeye yarayan kütle ölçü birimi |
LATİN |
İtalya'da Lâtium bölgesi halkından olan kimse |
LİKİT |
Sıvı, akışkan |
LİMAN |
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine uygun kuruluşları olan doğal veya yapay sığınak |
LİMİT |
Bir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta veya yer |
LİMON |
Turunçgillerden, 3,5 m yükseklikte, kışın yapraklarını dökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç (Citrus limonum) |
LİRİK |
Coşkun, ilhamla dolu |
LİSAN |
Dil, zeban |
LOKAL |
Belli bir yerle, bölgeyle ilgili, yerel, mahallî, mevziî |
LOKMA |
Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum |
LOKUM |
Şekerli nişasta eriyiğini pişirip hafif ağdalaştırarak yapılan, küçük küp veya dikdörtgen biçiminde kesilen şekerleme, kesme, lâtilokum |
LORTA |
Ayakkabı kalıbının çapı |
LOTUS |
Nilüfer cinsinden birçok bitkiye verilen genel ad |
MAKAM |
Mevki, kat, yer |
MAKAS |
Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lâmadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç |
MAKAT |
Kıç |
MAKRO |
Büyük, geniş, mikro karşıtı |
MAKSİ |
Uzun |
MAKTA |
Bir şeyin kesildiği yer, kesit |
MAKTU |
Kesilmiş, kesik |
MAKUL |
Akla uygun, akıllıca |
MAKUS |
Ters çevrilmiş, baş aşağı getirilmiş |
MALAK |
Manda yavrusu |
MALİK |
Sahip, iye |
MALTA |
Malta eriği renginde |
MALUL |
Sakat (kimse) |
MALUM |
Bilinen, belli |
MAMAK |
Ankara'nın bir ilçesi |
MAMUL |
Yapılmış, işlenmiş, imal edilmiş (eşya, yiyecek) |
MAMUR |
Bayındır |
MAMUT |
Filgillerden, dördüncü zamanda Avrupa ve Asya'da yaşamış olan, şimdi ancak fosili bulunan iri, kıllı bir hayvan (Elephas primigenius) |
MANAS |
Kın kanatlılardan, ergin evrede yaprakları, kurtçuk evresinde kökleri kemirerek tarım bitkilerine ve orman ağaçlarına büyük zarar veren bir böcek (Polyhylla fullo) |
MANAT |
Azerbaycan ve Türkmenistan para birimi |
MANİA |
Engel |
MANTİ |
Yelkenlide abaşo gabya sereni kandilisası |
MANTO |
Kadın paltosu |
MARAL |
Dişi geyik, meral |
MARKA |
Resim veya harfle yapılan işaret |
MARKİ |
Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk unvanı |
MARON |
Kestane rengi |
MARUL |
Birleşikgillerden, geniş ve uzun olan yeşil yaprakları taze olarak yenilen bir bitki (Lactuca sativa) |
MASAL |
Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen, olağan dışı olayları anlatan hikâye |
MASAT |
Bıçak bilemeye yarayan çelikten, çubuk biçiminde araç |
MASNU |
Sanatla yapılmış, sanat ürünü |
MASON |
Masonluk derneği üyesi, farmason |
MASUM |
Suçsuz, günahsız |
MASUN |
Korunan, korunmuş |
MATLA |
Gök cisimlerinin doğması |
MİKOS |
Mantar asalaklarından oluşan hastalık |
MİKRO |
Küçük, dar (I), makro karşıtı |
MİLAS |
Muğla'nın bir ilçesi |
MİLAT |
İsa peygamber'in doğduğu gün |
MİLİM |
Santimetrenin onda biri |
MİLİS |
Savaş sırasında orduya yardımcı olarak toplanan halk gücü |
MİLLİ |
Milletle ilgili, millete özgü, ulusal |
MİMAR |
Yapıların plânını yapıp bunların gerçekleşmesini sağlayan, yöneten kimse |
MİMİK |
Yüz, el, kol hareketleriyle düşünceyi anlatma sanatı |
MİMLİ |
Genellikle davranışlarından kuşku duyulan, kötü olarak bilinen, mimlenmiş |
MİNİK |
Küçük ve sevimli |
MİRAS |
Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet, kalıt |
MİRAT |
Ayna |
MİRİM |
Seslenme sözü olarak kullanılır. Beyim, aziz dostum, arkadaşım! |
MİSAK |
Sözleşme, antlaşma, bağlaşma |
MİSAL |
Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek |
MİSİL |
Eş, benzer |
MİSİS |
İngilizcede evlenmiş kadınlar için kullanılan bir unvan |
MİTİL |
İçine yün, pamuk vb. doldurulan beyaz yastık veya yorgan kılıfı |
MİTOS |
bk. mit |
MOLAS |
Karbonatlı kum taşı |
MOLLA |
Büyük kadı |
MONAT |
Eski Yunan felsefesinde bölünmez birlik |
MORAL |
Bir insanın ruhsal gücü, yürek gücü, maneviyat |
MORUK |
Yaşlı erkek, baba |
MUKİM |
(bir yerde, bir evde) Oturan, eğleşen, ikamet eden |
MUKNİ |
İnandıran, ikna eden |
MUKUS |
Solunum yolları ve sindirim organlarının hücreleri tarafından salgılanan madde |
MUMLU |
Mumu olan, mum konulmuş olan |
MUNİS |
Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan |
MURAT |
İstek, dilek |
MURİS |
Miras bırakan, mirasçı |
MUSKA |
İçinde dinî ve büyüleyici bir gücün saklı olduğu sanılan, taşıyanı, takanı veya sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan bir nesne veya yazılı kâğıt, hamaylı |
MUSON |
Güney Asya kıyılarıyla Hint Denizi'nde yaz ve kış mevsimlerinde birbirine ters yönlerden esen geniş alanlı rüzgâr |
MUTAT |
Alışılmış, alışılan |
MUTKİ |
Bitlis'in bir ilçesi |
MUTLU |
Mutluluğa erişmiş olan, ongun, mes'ut |
NAKİL |
Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım |
NAKİT |
Para, akçe |
NAKLİ |
Taşıma ile ilgili olan |
NAMLU |
Tüfek, tabanca, top vb. ateşli silâhların ucunda bulunan boru biçimindeki parça |
NAMUS |
Bir toplum içinde ahlâk kurallarına karşı beslenen bağlılık |
NASİR |
Nesir yazan, nesir ustası |
NATUK |
Düzgün, güzel ve kolaylıkla söz söyleyen |
NİSAİ |
Kadınla ilgili |
NOKRA |
Büveleğin sebep olduğu, daha çok davar ve sığırlarda, seyrek olarak insanlarda rastlanan, ortası delik şişkinliklerle tanınan hastalık |
NOKTA |
Çok küçük boyutlarda işaret, benek |
NOTAM |
Havacılar ve pilotlar için yayımlanan bülten |
NUKUT |
Paralar |
NURLU |
Aydınlık, ışıklı, parlak |
NUTUK |
Söz, konuşma |
OKSİT |
Oksijenin bir element veya kökle birleşmesiyle oluşan madde |
OKTAN |
Parafinler serisinden, birçok izomerli doymuş hidrokarbür (C8H18) |
OKUMA |
Okumak işi, kıraat |
OLMAK |
(zaman bildiren bir isimle) Yaklaşmak, gelip çatmak |
OLURU |
Pazarlıkta olabilecek en düşük fiyat |
ONAMA |
Onamak işi, uygun bulma, tasvip |
ONİKS |
Balgam taşı |
ONLAR |
O zamirinin çoğulu |
ONLUK |
On birimden, on parçadan oluşan |
ONMAK |
Daha iyi bir duruma girmek, salâh bulmak |
ONTİK |
Varlıksal |
ORKİT |
Er bezlerinin iltihaplanıp şişmesi |
ORMAN |
Ağaçlarla örtülü geniş alan; bu ağaçların bütünü |
ORTAK |
Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar |
ORTAM |
imkân sağlamak |
OTAMA |
Otamak işi, tedavi |
OTİST |
İçine kapanık, psikolojik sorunları olan kimse |
OTLAK |
Hayvan otlatılan yer, salmalık, yayla, mera |
OTLUK |
Otu bol olan yer |
OTSUL |
bk. otsu |
RAKAM |
Sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri |
RAKİT |
Durgun (su) |
RAKUN |
Kuzey Amerika'da, ağaçlarda yaşayan, kafası tilkiye benzeyen, uzun kuyruğu alaca halkalı, boyu yaklaşık 90, kuyruğu 30 santimetre olan kürklü hayvan |
RALLİ |
Yarışmacıların otomobille belli yolları izleyerek ve özel kurallara uyarak belirli bir yere ulaşmalarına dayanan otomobil yarışması |
RAMAK |
"Bir şeyin olmasına çok az kalmak" anlamına gelen ramak kalmak deyiminde geçer |
RASAT |
Gözlem |
RAUNT |
bk. dönem |
RİTİM |
Dizem |
ROMAN |
İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, itibarî veya gerçek olaylara dayanan uzun edebiyat türü |
ROTİL |
Otomobilin ön düzeninde yer alan parça |
RUNİK |
bk. rünik |
RUTİN |
Alışılagelen, sıradan, sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan |
SAİKA |
Yıldırım |
SAKAL |
Yetişkin erkeklerde yanak ve çenede çıkan kılların tümü |
SAKAR |
Bazı hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan beyaz leke, küçük akıtma |
SAKAT |
Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan (canlı) |
SAKİL |
Ağır |
SAKİM |
Bozuk, yanlış, eksik |
SAKİN |
Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan, dingin |
SAKİT |
Susmuş, sessiz |
SALAK |
Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan kimse |
SALAM |
İri kıyılmış domuz veya sığır etinden yapılan, genellikle soğuk yenen bir yiyecek |
SALAR |
Çin Halk Cumhuriyeti’nde yaşayan Oğuz kökenli bir Türk halkı ve bu halkın soyundan olan kimse |
SALAT |
Namaz |
SALİK |
Bir yola giren, bir yolda giden |
SALİM |
Esen, sağlam |
SALMA |
Salmak işi |
SALON |
Bir evin en geniş bölümü |
SALSA |
Bir tür Güney Amerika dansı ve bu dansın müziği |
SALTA |
Gergin duran bir halatı biraz koyuverme işi |
SALTO |
Rakibin bedenini kollarıyla birlikte kavrayarak yana veya arkaya savurma, devirerek bastırma biçiminde uygulanan bir güreş oyunu |
SALUR |
Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri |
SAMAN |
Türlü ekinlerin taneleri ayrıldıktan sonra, harmanda kalan parçalanmış sapları |
SAMSA |
Baklavaya benzeyen bir tür hamur tatlısı |
SAMUR |
Kuzey Avrupa'da yaşayan, çok yumuşak ve ince tüyleri olan, postu için avlanan küçük hayvan (Martes zibelilina) |
SAMUT |
Susan, suskun |
SANAL |
Gerçekte yeri olmayıp, zihinde tasarlanan, mevhum, farazî, tahminî |
SANAT |
Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık |
SANKİ |
Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılır |
SANMA |
Sanmak işi |
SARAK |
Yapı yüzeylerinde yatay, enli, az çıkıntılı, süslü veya düz silme |
SARAT |
Büyük delikli kalbur |
SARMA |
Sarmak işi |
SASON |
Batman'ın bir ilçesi |
SATİR |
Yergi |
SATMA |
Satmak işi |
SAUNA |
Fin hamamı |
SİİRT |
Türkiye'nin bir ili |
SİLİK |
Üstündeki yazı veya çizgiler silinmiş, bozulmuş, aşınmış olan |
SİLİS |
Kum, çakmak taşı, kuvars gibi silisyumun oksijenli birleşimlerine verilen ad |
SİLKİ |
Uykuda sıçrama |
SİMİT |
Halka biçiminde, genellikle üzerine susam konmuş çörek |
SİNİK |
bk. kinik |
SİNİR |
Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet |
SİNSİ |
Kötülük yaparken gizli ve kurnaz olan |
SİRMO |
Doğu Anadolu'da yetişen bir yabanî soğan türü (Allium atrovilaceum, Allium vineale) |
SİRTO |
Türk müziğinde bir oyun havası |
SİSLİ |
Üzerine sis inmiş olan, sislenmiş, bulanık |
SİTİL |
Büyük bakraç, su kovası |
SKALA |
Genellikle ölçü aletlerinde gösterge çizelgesi |
SOKMA |
Sokmak işi |
SOKRA |
(güverte döşemeleri vb.) İki ağacın uç uca gelmesiyle oluşan aralık |
SOKUM |
Lokma |
SOKUR |
Köstebek |
SOLAK |
Eller kullanılarak yapılan işlerde daha çok sol elini kullanan |
SOLLU |
bk. Sağlı sollu |
SOLMA |
Solmak işi |
SOLUK |
(cilt için) Donuk bir beyazlığı olan, rengi atmış olan, solmuş |
SOMAK |
Hayvanlarda yüzün çıkıntılı ve az çok sivri olan ön bölümü |
SOMAN |
Bir tür balık |
SOMUN |
Cıvatanın ucuna geçirilen, içi yivli demir başlık |
SOMUT |
Gerçekliği algılanabilen, muşahhas, konkre, soyut karşıtı |
SONAR |
Batmış olan nesnenin yerini ve durumunu akustik dalgalarla belirleyen sistem |
SONAT |
Bir veya iki çalgı için yazılmış, üç veya dört bölümden oluşan müzik eseri |
SONKİ |
Son olan, en sondaki |
SONLU |
Sonu olan, bitimli |
SONRA |
Daha ileri bir zamanda, müteakiben |
SORİT |
Öncul sayısı ikiden çok olan tasımsal çıkarım |
SORMA |
Sormak işi |
SORTİ |
Elektrik tesisatında lâmba veya fiş konacak kolların her biri |
SORUM |
Sorumluluk, mesuliyet |
SORUN |
Araştırılıp öğrenilmesi, düşünülüp çözümlenmesi, bir sonuca bağlanması gereken durum, mesele, problem |
STANT |
At yarışlarında seyirci tribünü |
START |
Çıkış |
STİLO |
Dolma kalem |
SUKUT |
Düşme |
SULAK |
Suyu olan, suyu bol |
SULTA |
Yetke, otorite |
SULUK |
Oda içinde yıkanmak için ayrılmış küçük yer, gusülhane |
SUMAK |
Antep fıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, kabuğu hekimlikte, yaprakları dericilikte kullanılan bir ağaç, somak (Rhus coriafia) |
SUNAK |
Tapınaklarda, üzerinde kurban kesilen, günlük yakılan, dinî tören yapılan taş masa |
SUNMA |
Sunmak işi |
SUNTA |
(< sunî tahta) Doğramacılıkta kereste olarak kullanılan, sıkıştırılmış talaş ve yongadan yapılan tahta |
SUNUM |
Lokma, parça |
SUOKU |
Su okugillerden, batalık bölgelerde ve su kenarlarında yetişen, kök sapları taze iken kekre olan, kurutulunca yenilebilen küçük bir bitki (Sagitteria) |
SURAT |
bk. yüzünden düşen bin parça olmak |
SUSAK |
Susamış olan, susayan |
SUSAM |
Susamgillerden, sıcak bölgelerde yetişen küçük bir bitki (Sesamum indicum) |
SUSKU |
Az konuşma, susma, sükût |
SUSMA |
Susmak işi |
SUSTA |
(köpek) Arka ayakları üzerinde durma |
SUTLU |
Bileşiminde sut bulunan |
TAALA |
“Allah”, “Tanrı” ve “Hak” kelimelerinden sonra gelen “şanı yüce olsun” anlamında bir söz |
TAKAS |
Mal alıp karşılığında mal vererek ödeşme |
TAKAT |
Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman |
TAKİM |
Verimsiz duruma getirme, sonuçsuz bırakma, kısırlaştırma |
TAKLA |
Başı ve elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi |
TAKMA |
Takmak işi |
TAKSA |
Pulu yapıştırılmadan veya eksik yapıştırılarak gönderilen mektup için, alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti |
TAKSİ |
Göçüm |
TAKTİ |
Bir şeyi kesme, parçalama |
TALAK |
Evliliğin sona ermesi, erkeğin karısını boşaması |
TALAN |
Yağma, çapul |
TALAS |
Kayseri'nin bir ilçesi |
TALİK |
Asma, yukarı kaldırma |
TALİL |
Sebep gösterme |
TALİM |
Öğretim |
TAMAM |
Bütün, tüm |
TAMİK |
Derinleştirme |
TAMİM |
Genelge, sirküler |
TAMİR |
Onarma, onarım |
TARAK |
Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç |
TARİK |
Yol |
TARLA |
Tarıma elverişli olan, sınırlı ve belirli toprak parçası |
TASAR |
Bir iş, bir düşünce sırasını, düzeyini gösteren resim, yazı, plân |
TASMA |
Bazı hayvanların boynuna takılan, bu hayvanları bir yere bağlamaya, çekip götürmeye yarayan kemer biçiminde bağ |
TASNİ |
Yapma, sunî |
TATAR |
Posta sürücüsü |
TATİL |
Kanun gereğince çalışmaya ara verileceği belirtilen süre, dinlenme |
TATMA |
Tatmak işi |
TİLKİ |
Köpekgillerden, uzunluğu 90 cm, kuyruğu 30 cm kadar, ırklarına göre çeşitli renklerde olan, ağız ve burnu uzun, sivri, kümes hayvanlarına zarar veren, kürkü beğenilen bir memeli türü (Vulpes) |
TİLLO |
Siirt iline bağlı ilçelerden biri |
TİRAN |
Eski Yunan'da siyasal gücü zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kimse |
TİRAT |
Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça |
TİRİT |
Kızartılmış ekmeği et suyuyla haşlayarak yapılan yemek |
TİRSİ |
Hamsigillerden, uzunluğu 60 cm, yumurtalarını tatlı sulara bırakan bir balık türü (Alosa alosa) |
TİTAN |
Atom numarası 22, atom ağırlığı 47,90 olan, özellikleri bakımından silisyumla kalaya yaklaşan, yoğunluğu 4,5 olan, 1675° C ye doğru eriyen, parlak beyaz renkli, basit element. Kısaltması Ti |
TOKAT |
(insana) El içi ile vuruş |
TOKLU |
Bir yıllık kuzu |
TOMAK |
Ağaçtan yapılmış top |
TOMAR |
Dürülerek boru biçimi verilmiş deri, kâğıt |
TONİK |
Organları uyaran ve güçlendiren (ilâç) |
TONLA |
Bin kilogramlık ağırlık birimi; bir metre küp hacminde ve + 4° C deki arı suyun ağırlığı |
TONLU |
Akciğerlerden gelen havanın ses tellerini titreştirmesiyle boğumlanan (ses); yumuşak, sedalı, ötümlü, titreşimli |
TORAK |
Kömürleştirilecek ağaç veya pişirilecek tuğlalarla dolu olan ve dışı çamur ile sıvanan kümbet |
TORİK |
Palamut balığının irisi (Palemye sarda) |
TORNA |
Ağaç veya metal eşyaya yuvarlak bir biçim vermek için kullanılan çarklı tezgâh |
TORTU |
Bir çökelme sonunda bir sıvının dibine çöken katı madde, çökelti, rüsup |
TORUL |
Gümüşhane'nin bir ilçesi |
TORUM |
Deve yavrusu |
TORUN |
Bir kimseye göre çocuğunun çocuğu |
TOSUN |
Burulmuş erkek dana |
TOTAL |
Bütünsel |
TRANS |
Medyumların ruhla ilişki kurdukları zaman, girdikleri özel hipnoz durumu |
TRATA |
Torbalı balık ağı |
TRİAS |
II. Çağın yaklaşık 45 milyon yıllık dönemi |
TRİKO |
Örülerek dokunan bir cins yün kumaş |
TUKAN |
Guguksular takımının tukangiller familyasından Güney Amerika'da yaşayan bir kuş türü |
TULUK |
Tulum |
TULUM |
Bazı yiyecek ve içecekler için koruyucu kap olarak kullanılan,önü yarılmadan bütün olarak yüzülmüş hayvan derisi |
TUMAN |
Don, şalvar |
TUNİK |
Pantolon ya da etek üstüne giyilen, dizlere kadar inen giysi |
TURAN |
Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları devletin adı |
TURNA |
Turnagillerden, Avrupa ve Kuzey Afrika'da toplu olarak yaşayan, göçebe, iri bir kuş (Grus grus) |
TURNO |
Tek dilli, bir tekerlekli makara |
TURTA |
Üzeri yufka kaplı, meyveli veya kakaolu bir pasta çeşidi |
TUTAK |
Bir şeyin tutulacak yeri |
TUTAM |
Avuç içi veya parmak uçlarıyla tutulabilen miktar |
TUTAR |
Nicelik bakımından bir şeyin bütünü |
TUTKU |
İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras |
TUTMA |
Tutmak işi |
TUTUK |
Akıcı, rahat konuşamayan |
TUTUM |
Tutulan yol, davranış |
UKALA |
Kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan kimse |
UKNUM |
Asıl, unsur, hipostaz |
ULAMA |
Ulamak işi |
ULUMA |
Ulumak işi |
UMMAK |
Bir şeyin olmasını istemek, beklemek |
UMMAN |
Ana deniz, okyanus |
UMRAN |
bk. ümran |
UMUMİ |
Genel |
UNLUK |
Un yapılmaya elverişli, temizlenmiş (buğday) |
UNMAK |
Onmak |
UNSUR |
Öge, ilke, uknum, eleman |
URMAK |
Vurmak |
USKUR |
Pervane |
USSAL |
Akla uygun, yalnız akla dayanan, aklî, rasyonel |
USULİ |
Usulle ilgili olan |
UTMAK |
Yenmek |
AKAR |
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân, tarla, bağ gibi mülk |
AKİL |
Akıllı |
AKİM |
Kısır, verimsiz, döl veremeyen |
AKİS |
Işık veya ses dalgalarının yansıtıcı bir yüzeye çarparak geri dönmesi, yansıma, yankı |
AKİT |
Bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, sözleşme veya mukavele yapan |
AKLİ |
Akılla ilgili, akla dayanan |
AKMA |
Akmak işi |
AKOR |
Üç veya daha çok sesin bir arada tınlaması |
AKSA |
Uzakta bulunan |
AKSİ |
Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi |
AKSU |
Gözdeki billûr cismin saydamlığını yitirerek ağarmasından ileri gelen körlük, ak basma, perde, katarakt |
AKUR |
Azgın, kızgın (hayvan) |
AKUT |
İlerlemiş, şiddetli, acil (hastalık) |
ALAN |
Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha |
ALAT |
Aletler |
ALİL |
Hastalıklı, sakat |
ALİM |
Bilen, bilici |
ALMA |
Almak işi |
ALTO |
Kemanla viyolonsel arası büyük keman, viyola |
AMAL |
İşler, işlemler |
AMAN |
Usanç ve öfke anlatır |
AMİL |
Yapan, etken, etmen, sebep, faktör |
AMİN |
"Allah kabul etsin" anlamında, duaların arasında ve sonunda kullanılır |
AMİR |
Buyuran, emreden, üst |
AMİT |
Amonyağın hidrojeni yerine bir asit kökünün geçmesiyle oluşan birleşiklerin sınıf adı |
AMMA |
bk. Ama |
AMOR |
Bir çeşit kumaş |
AMUT |
Dikme, dik durumda |
ANAL |
1. Anüsle ilgili. 2. Anüs yoluyla |
ANAM |
Kadın erkek, büyük küçük herkese karşı kullanılan teklifsiz bir seslenmek |
ANAT |
Anlar, zamanlar |
ANKA |
Masallarda adı geçen ve gerçekte var olmayan büyük bir kuş, Zümrüdüanka |
ANMA |
Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etme |
ANOT |
Bir elektrolitte elektrik akımının gelip bağlandığı ve içeri girdiği uç, artı uç |
ANUT |
İnatçı, ayak direyici |
AORT |
Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızı kan dağıtan büyük atardamar |
ARAK |
Ter |
ARİA |
Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği şarkı, arya |
ARKA |
Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı |
ARMA |
Bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin sembolü olarak kabul edilmiş resim, harf veya şekil, ongun |
ARSA |
Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer |
ASAL |
Başlıca, temel niteliğinde olan, esasî |
ASAN |
kolay |
ASAR |
Yapılar, eserler |
ASİL |
Bir görevde temelli olan, vekil karşıtı |
ASİT |
Turnusolün mavi rengini kırmızıya çevirmek özelliğinde olan ve birleşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik, hamız |
ASLA |
Hiçbir zaman, hiçbir biçimde |
ASLİ |
Temel olarak alınan, esas olan |
ASMA |
Asmak işi |
ASRİ |
Modern, çağcıl |
ATAK |
Düşüncesizce her işe atılan, cür'etkâr |
ATAR |
Birisine karşı veya bir olay karşısında korkusuzca bulunulan güç gösterisi |
ATİK |
Çabuk davranan, çevik |
ATMA |
Atmak işi |
ATOL |
Mercanların bir araya toplanması ile oluşmuş, halka biçiminde adacık, mercan ada |
ATOM |
Birkaç türü birleşince çeşitli kimyasal birleşikleri (molekülleri), bir tek türü ise bir kimyasal ögeyi oluşturan parçacık |
AURA |
Canlıların bedenlerini çevreleyerek kalkan görevi yaptığı varsayılan, katmanlardan oluşan ve kendine özgü rengi olan elektromanyetik alan |
İKNA |
Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma |
İKON |
Ortodokslarda İsa, Meryem veya ermişlerin tahta üzerine mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılmış dinî içerikli resimlerine verilen ad |
İKSA |
Bir hendek veya temel çukuru kazılırken yandaki toprakları tutmak için yere yan yana çakılan ve kavramalarla birbirine tutturulan kalın tahtalarla kurulan düzen, bağın |
İKTA |
Bir kişinin mülkiyetinde olmayıp devlete ait olan toprakların vergilerinin veya gelirlerinin asker veya sivil erkâna hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesi |
İLAM |
Bildirme, anlatma |
İLAN |
Duyuru |
İLİK |
bütün varlığını kaplamak, çok etkilenmek |
İLİM |
Bilim |
İLLA |
İlle |
İLLİ |
Nedensel |
İLMİ |
Bilimsel |
İMAL |
Ham maddeyi işleyip mal üretme |
İMAM |
Cemaate namaz kıldıran kimse |
İMAN |
Tanrı'ya, dine inanmak |
İMAR |
Bayındırlık |
İMİK |
Boğaz, gırtlak |
İMLA |
Yazım |
İNAK |
Dogma |
İNAL |
Kendisine inanılan kimse |
İNAM |
Emanet, vedia |
İNAT |
Bir konuda direnme, ayak direme, diretme, direnim |
İNİK |
İnmiş, indirilmiş |
İNTİ |
Peru para birimi (Kızılderili dilinden alıntı) |
İRAT |
Gelir |
İRİN |
Organizmanın herhangi bir yerinde iltihaplanma sonunda ölmüş hücre artıklarından ve bozulmuş ak yuvarlardan oluşan, mikroplu veya mikropsuz, genellikle sarımtırak renkte koyuca sıvı, cerahat |
İRİS |
Saydam tabaka ile göz merceği arasında bulunan, ince, kasılabilen bir zardan oluşan, gözün renkli bölümü, süsen |
İRSİ |
Kalıtımla geçen, soydan kalma, soydan geçme, kalıtsal |
İSAL |
Ulaştırma |
İSAT |
Kutlama |
İSİM |
Ad |
İSKİ |
bk. ski |
İSLİ |
İsi olan, islenmiş, is bulaşmış |
İSOT |
Kırmızı, acı biber |
İTKİ |
Tepi |
KAİL |
Söyleyen |
KAİM |
(başka bir şeyin yerine) Geçen |
KAİN |
Bulunan, olan |
KALA |
(uzaklık veya herhangi bir saat başı için) Kalarak |
KAMA |
Silâh olarak kullanılan, ucu sivri, iki ağzı da keskin uzun bıçak |
KAMU |
Hep, bütün |
KANA |
Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler |
KANİ |
Kanmış, inanmış |
KANO |
Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne |
KANT |
Şeker ve limonla içilen sıcak su |
KAOS |
Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu |
KARA |
En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı |
KARİ |
Okuyucu, okur |
KARO |
Oyun kâğıtlarının küçük, kırmızı, baklava biçimli benekli olan, orya |
KARS |
Türkiye'nin bir ili |
KART |
hakem kural dışı hareket eden oyuncuya uyarı veya cezalandırma amacı ile sarı veya kırmızı kart göstermek |
KASA |
Para veya değerli eşya saklamaya yarayan çelik dolap |
KAST |
Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan'da görülen toplumsal sınıfların her biri |
KATİ |
Kesin |
KİLO |
Önüne getirildiği birimi binle çarpan ön ek |
KİLS |
Kireç, sönmemiş kireç |
KİMİ |
Birtakımı, bazısı |
KİRA |
Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi tarafından başkasına verilmesi, icar |
KİST |
İçi koloit veya yağ gibi sıvı veya yarı sıvı bir madde ile dolu patolojik torba |
KLAN |
Boy |
KLAS |
Sınıf |
KLON |
Kopya, benzer |
KLOR |
Halojenlerden, atom numarası 17, atom ağırlığı 35,5 olan, normal sıcaklıkta gaz durumunda bulunan bir element. Kısaltması Cl |
KOLA |
Kolagillerden, Afrika'nın sıcak bölgelerinde yetişen ve kola cevizi adıyla anılan, çekirdekleri kahveden daha uyarıcı olan bazı içeceklerde ve hekimlikte kullanılan bir bitki (Cola acuminata) |
KOLİ |
İçinde türlü eşya bulunan posta paketi |
KOMA |
Eski Yunanlılarda, eşit olmayan iki ses arasında kulakla seçilebilecek en küçük aralık |
KOMİ |
Otel vb. yerlerde ayak işlerine bakan kimse |
KONİ |
Durağan bir noktadan geçen ve kapalı bir eğriye dayanarak hareket eden bir doğrunun çizdiği yüzey, mahrut |
KONT |
Roma imparatorunun danışman olarak seçtiği kimse |
KONU |
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu |
KORA |
Başlıca belirtisi kısa, çabuk, değişken güçte irade dışı hareketler olan bir hastalık |
KORT |
Tenis oynanan alan |
KORU |
Bakımlı küçük orman |
KOSA |
Bir çeşit uzun saplı orak |
KOTA |
Bir ülkede kontenjan sisteminden ithal edilecek malların çeşitlerini ve çeşit oranlarını veya miktarlarını gösteren liste |
KRAL |
En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini kalıtım veya soylularca seçilme yoluyla elinde bulunduran kimse |
KROM |
Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01 olan, ısıya dayanıklı, 15140 C de eriyen, 6,92 yoğunluğunda, havada oksitlenmeyen bir element. Kısaltması Cr |
KRON |
Çek para birimi |
KROS |
Kırlarda ve ormanlarda, hendeklerden, yükseltilerden, çukurlardan ve akarsulardan geçerek yaya yapılan koşu |
KULA |
Gövdesi sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu |
KULU |
Konya'nın bir ilçesi |
KUMA |
Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak |
KUNT |
Ağır, kalın, dayanıklı ve sağlam |
KURA |
Ad çekme |
KURS |
Resmî ve özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranışlar kazandırmak amacıyla düzenlenen ve kısa süreli derslere dayanan eğitim etkinliği, kur |
KURT |
İşini iyi bilen, aldanmaz, kurnaz |
KURU |
Katıksız, yanında başka şey olmayan (yiyecek) |
KUTU |
küçük fakat kullanışlı ve şirin |
KUUT |
Namazın oturularak kılınan kısmı |
LAİK |
Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan |
LAİN |
Lânetlenmiş, mel'un |
LAKA |
Uzak Doğu'da yetişen Amerika elmasından çıkan zamk |
LALA |
Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse |
LAMA |
Tibetlilerde ve Moğollarda Buddha rahibi. Lâmaların en büyüğüne dalay lâma denir |
LASO |
Kement |
LATA |
Osmanlılarda ilmiyenin giydiği bir tür üstlük |
LİKA |
Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek |
LİNK |
Atın eşkin yürüyüşü |
LİRA |
Yüz kuruş değerinde Türk para birimi |
LORT |
Lortlar Kamarası üyesi |
LOTA |
Tatlı sularda yaşayan, bir tür gelincik balığı (Lota vulgaris) |
LUTİ |
Lût kavminin sapık davranışlarını huy edinen, kulampara, oğlancı |
LUTR |
Su samuru |
MAİL |
Eğilimi olan |
MAİN |
Eşkenar dörtgen |
MAKİ |
Akdeniz dolaylarında yaygın bodur ağaç ve çalılardan oluşan bitki örtüsü |
MALA |
Harç alıp sürmeye yarayan, çoğu üçgen biçiminde, yassı, demirden, üstten tahta saplı, duvarcı ve sıva aracı, sürgü |
MALİ |
Mal ve para ile ilgili, parasal |
MALT |
Bira yapmak için çimlendirilip kurutularak hazırlanmış arpa |
MAMA |
Bebek için hazırlanan yiyeceklerin genel adı |
MANA |
anlam çıkarmak |
MANİ |
Kişinin sevinç, güven ve her türlü etkinliklerinin normal olmayan bir biçimde arttığı ruh hastalığı |
MANO |
Kumar oynatan kişinin kazançtan aldığı pay |
MARK |
Alman para birimi |
MARN |
Çok ince taneli kil minerallerinden ve kalsitin değişik oranlardaki karışımından oluşan tortul kayaç, pekmez toprağı |
MARS |
Tavlada oyunculardan birinin, karşı taraf pul toplamaya başlayamadan, bütün pullarını toplayıp oyunu bitirerek iki sayı kazanması |
MART |
Yılın 31 gün süren üçüncü ayı |
MASA |
Bir destek üzerine oturtulmuş bir tabladan oluşan mobilya |
MASK |
Genellikle ölünün yüzüne uygulanarak elde edilen yüz kalıbı |
MAUN |
Tespih ağacıgillerden, Hindistan ve Honduras'ta yetişen büyük bir orman ağacı, akaju (Swietenia mahagoni) |
MİAT |
Bir şeyin yapılması için tanınan süre |
MİKA |
Püskürük ve başkalaşmış kayalar içinde bulunan, alüminyum silikat ile potasyumdan oluşmuş, yapraklar durumunda ayrılabilen parlak bir minarel, evren pulu |
MİNİ |
Küçük |
MİNK |
bk. vizon |
MİRA |
Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini (şakul doğrultusunu) gösteren, yön belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lâta |
MİRİ |
Hükûmetin, hazinenin malı olan, beylik |
MİSK |
Asyanın yüksek dağlarında yaşayan bir tür erkek ceylanın karın derisi altındaki bir bezden çıkarılan güzel kokulu madde |
MİSO |
Tuzlu ve zengin çeşnili bir tür tatlandırıcı |
MOKA |
Çok kokulu bir tür kahve |
MOLA |
Yorgunluğu gidermek için duraklama |
MONT |
Kumaş veya deriden yapılan, genellikle belden kemerli, üstünde cepleri bulunan, gömlek veya hırka üzerine giyilen kısa, hafif giysi |
MORS |
Gizli işaret |
MUİN |
Yardım eden, yardımcı |
MUİT |
Okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse, öğretmen yardımcısı |
MURT |
Mersin ağacı |
MUTA |
Veri |
MUTİ |
Yumuşak başlı, itaat eden |
NAAT |
Bir şeyin niteliklerini övme |
NAİL |
Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış |
NAMA |
Ad |
NARA |
Haykırma, bağırma |
NATO |
Söz dinlemez, söz anlamaz, taş gibi kafa" anlamındaki nato kafa, nato mermer deyiminde geçer |
NİSA |
Kadın |
NORM |
Kural olarak benimsenmiş, yerleşmiş ilke veya kanuna uygun durum, düzgü |
NOTA |
Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret |
OKAR |
Telli balıkçıl |
OKRA |
Zayıf düşmüş hayvanların derilerinin altında yaşayan ve hastalanmalarına yol açan bir tür kurtçuk |
OKSU |
Biçimi oka benzeyen (yaprak) |
OKUL |
Okuyup yazmadan başlayarak en yüksek düzeyde bilim ve sanat bilgisi vermeye kadar, çeşitli derecede toplu olarak öğretimin yapıldığı yer, mektep |
OKUR |
Okuyan kimse, okuyucu, kari |
OLAN |
(zaman bildiren bir isimle) Yaklaşmak, gelip çatmak |
OLMA |
Olmak işi veya durumu |
OLTA |
Genellikle, bir olta takımının ava hazır bütününe verilen ad |
OLTU |
Erzurum'un bir ilçesi |
OLUK |
Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru |
OLUR |
Olabilir |
OMUR |
Omurgayı oluşturan kemiklerden her biri, fıkra |
ONAM |
rıza |
ONAR |
On sayının üleştirme sayı sıfatı, her birine on; her defasında onu bir arada |
ONAT |
Özenli, düzgün, uygun |
ONLU |
On parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden on tane bulunan |
ONMA |
Onmak işi veya durumu |
ONUM |
Kötü bir durumdan kurtulma |
ONUR |
birine saygı göstermek için yemek, toplantı gibi bir ağırlamada bulunmak |
ORAK |
Ekin biçmekte kullanılan, yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin biçme aracı |
ORAL |
Ağız yoluyla |
ORAN |
Büyüklük, nicelik, derece bakımından iki şey arasında veya parça ile bütün arasında bulunan bağıntı, nispet |
ORSA |
Yelkenleri rüzgârın estiği yöne çevirmekte kullanılan, her iki taraftan yelkenin ortasına bağlanan ip |
ORTA |
İki uçtan eşit uzaklıkta olan yer veya durum |
ORUN |
Özel yer |
OTAK |
bk. otağ |
OTLU |
Otu olan |
OTSU |
Ot gibi olan, gövdesi odunlaşmayan, kısa ömürlü (bitki) |
RAKS |
Dans |
RAMİ |
Isırgangillerden, Çin, Vietnam ve Malezya'da yetişen değerli bir bitki (Boehmeria nivea) |
RANT |
Bir mal veya paranın, belirli bir süre içinde emek verilmeden sağladığı gelir, getirim |
RAST |
Klâsik Türk müziğinde bir makam |
RİKA |
Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi |
RİNA |
Tırpana |
RİNT |
Hoşgörüsü geniş, açık yürekli, güvenilir kimse, gönül eri, kalender |
RİSK |
Riziko |
RİTM |
Olayların düzenli aralıklarla tekrarlanması niteliği, dizem, tartım |
ROKA |
Turpgillerden, yaprakları salata gibi yenen, 20-40 cm yüksekliğinde, sebze olarak bahçelerde yetiştirilen kokulu, 1-2 yıllık bir bitki (Eruca sativa) |
ROTA |
Bir gemi veya uçağın gidiş yönü, izleyeceği yol |
RUAM |
En çok atlarda görülen, insanlara da bulaşan ölümcül bir hayvan hastalığı, sakağı |
RULO |
Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar |
RUMİ |
Miladî takvimden 13 gün geri bir güneş takvimi olan Rumî takvim adında kullanılır |
SAAT |
Bir günlük sürenin yirmi dörtte birine eşit, altmış dakikalık zaman dilimi, zaman parçası |
SAİK |
Sebep |
SAİR |
Başka, öteki, diğer |
SAKA |
Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse |
SAKİ |
İçki toplantılarında içki dağıtan kimse |
SAKO |
Paltoya benzer bir tür üstlük |
SALA |
Cemaati bayram veya cuma namazına çağırmak veya bazı yerlerde de cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan salât |
SALT |
İçinde yabancı bir öğe bulunmayan, mutlak |
SAMİ |
Hz. Nuh'un oğlu Sam'dan türediklerine inanılan beyaz ırkın Arapça, Asurca, İbranca ve Habeşçe konuşan çeşitli kavimlerinin toplandığı kol |
SANA |
Sen zamirinin yönelme durumu |
SARA |
Zaman zaman kendini kaybederek olduğu yere düşme, vücutta şiddetli çırpınmalar ve ağız köpürmesi ile ortaya çıkan bir sinir hastalığı, tutarak, tutarga, yilbik |
SARİ |
Başkasına geçen, geçici |
SİLİ |
Kilim, yünden dokunmuş yaygı |
SİLO |
Tahıl, yumru, kök gibi ürünlerin korunduğu, saklandığı veya depolandığı, genellikle silindir biçiminde ambar |
SİMA |
Yüz, çehre |
SİNİ |
Üzerinde yemek de yenilebilen yuvarlak, bakır veya pirinçten büyük tepsi |
SİRK |
Eğitilmiş hayvanların ve cambazların akrobasi hareketleri yaptıkları genellikle kapalı yer |
SKOR |
Durum veya sonuç |
SOKU |
Taş dibek |
SOMA |
Cinsiyet hücreleri dışında, vücut hücrelerinin tümü |
SORU |
Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı, sual |
SOTA |
Uygun, elverişli (yer) |
STAR |
Sinema, tiyatro veya müzikhol sanatçısı, yıldız |
STAT |
bk. stadyum |
STİL |
Üslûp, biçem, tarz |
STOK |
Bir satış yerinde satışa hazır bulundurulan malların tümü, istif |
STOR |
Ağaç, kumaş vb. den yapılmış bir kanal içinde hareket ederek açılıp kapanan perde |
SUAL |
Soru |
SULU |
Suyu olan, içinde su bulunan |
SUMA |
İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı |
SUNA |
Erkek ördek |
SUNİ |
Yapma, yapay, takma |
SUNU |
Sunulan şey |
SURA |
(Hindistan'da dokumacılık merkezi Surate'nin adından) Yumuşak ince bir tür ipekli kumaş |
TAAM |
Yemek, yiyecek |
TAAT |
Dayanak; mevki, makam |
TAKA |
Doğu Karadeniz bölgesine özgü yelkenli bir tür kıyı teknesi |
TAKT |
Yerinde konuşma veya davranma |
TALİ |
İkinci derecede olan, ikincil |
TALK |
Genellikle açık yeşil, toz durumundayken yağlı bir görünümde, özgül ağırlığı 2,7, sertliği 1 olan, hidratlı doğal magnezyum |
TAMU |
Cehennem |
TANK |
Zırhlı ve silâhlı, tekerlekleri paletli, motorlu savaş taşıtı |
TART |
Kalıpta pişen bir tür meyveli pasta |
TASA |
Üzüntülü düşünce durumu, kaygı |
TAUN |
Veba hastalığı |
TİTR |
Ad, unvan, etiket |
TOKA |
karşılıklı iki parçayı getirip birbirine dayamak |
TORK |
Motorlu araçlarda üretilen gücün tekerleklerden yere aktarılmasını sağlayan dönme kuvveti |
TOST |
Arasına yağ sürülerek veya peynir gibi katık konularak özel makinesiyle gevretilip kızartılmış ekmek dilimi |
TRAS |
Volkanik tüp |
TRİO |
Üçlü |
TROK |
Değiş, trampa, mal değişi |
TROL |
Teknelerle suyun dibinde sürüklenerek çekilen, huni biçiminde geniş ağızlı balık ağı |
TUAL |
Yağlı boya resim yapmaya yarayan bez veya bu bez üzerine yapılmış tablo |
TULU |
(Güneş için) Doğma, doğuş |
TURA |
Tuğra |
TUTU |
Rehin, ipotek |
ULAK |
Haberci, haber veren kimse |
ULAM |
Aralarında herhangi bir bakımdan ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tümü, makule, zümre, grup, kategori |
ULAN |
Ey |
ULUM |
Bilimler, ilimler |
ULUS |
Millet |
UMAR |
Çare |
UMMA |
Ummak durumu |
UMUM |
Bütün, hep, tüm, kamu |
UMUR |
Aldırış etme, önem verme |
UMUT |
Ummaktan doğan güven duygusu, ümit |
UNSU |
Un gibi olan, unu andıran |
URAL |
Fince, Macarca ve Samoyetçeden oluşan dil grubu |
URAN |
Teknik, sanayi, endüstri |
URLA |
İzmir'in bir ilçesi |
URUK |
Soy, sülâle |
URUM |
Rum |
URUS |
Rus |
USAT |
İsyancılar, başkaldıranlar, asiler |
USLU |
Toplumu, çevresini rahatsız etmeyen, edepli, müeddep, yaramaz karşıtı |
USTA |
Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse |
USUL |
Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem, tarz |
UTKU |
Birçok emek ve tehlikeli uğraşmalar pahasına erişilen mutlu sonuç, yengi, zafer |
UTLU |
İffetli |
UTMA |
Utmak işi |
AİT |
İlgilendiren, ilişkin, ilişik, ilgili, için, -e düşen |
AKA |
Büyük kardeş, ağabey |
AKS |
Dingil |
ALA |
İyi, pek iyi |
ALİ |
Yüce, yüksek |
ALO |
Telefon konuşmasında kullanılan seslenme sözü |
ALT |
bir güçlüğü yenmek, başarmak |
AMA |
Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarar, amma |
ANA |
bir şeye değerinden çok para istemek |
ANİ |
Bir anda oluveren, apansız |
ANT |
Tanrı'yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin |
ARA |
İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe |
ARİ |
İran'dan geçerek Kuzey Hindistan'a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse |
ARK |
İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk, arık, hark, cetvel, kanal |
ART |
Arka, geri |
ASA |
Bazı ülkelerde, hükümdarların, mareşallerin, din adamlarının güç sembolü olarak, törenlerde taşıdıkları bir tür ağaç veya metalden değnek |
ASİ |
Baş kaldıran, isyan eden |
ASK |
bk. asklı |
AST |
Alt |
ATA |
Baba |
ATİ |
Gelecek |
AUT |
Top oyunlarında topun karşı takım oyuncularının vuruşuyla oyun alanının veya kale çizgisinin arkasına geçmesi |
İKA |
Yapma, etme |
İKİ |
Birden sonra gelen sayının adı ve bu sayıyı gösteren rakam, 2, II |
İLA |
-den ...-e kadar |
İLK |
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı |
İMA |
Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas |
İNİ |
Kayın birader |
İRİ |
Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan |
İRS |
Kalıtım, soya çekim |
İSA |
Erkek ismi |
İTA |
Verme, ödeme |
İTİ |
İtici güç, ilham verici |
KAL |
Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi |
KAM |
Dilek |
KAN |
(adam öldüren kimse) şok geçirmek |
KAR |
bir şey para kazandırmak |
KAS |
Tellerden oluşan ve kasılarak vücut hareketlerini sağlayan organ ve bu organın telsi dokusu, adele |
KAT |
Kesme, kesilme |
KİL |
Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak |
KİM |
Ki |
KİN |
Öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık, garez |
KİR |
Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik |
KİT |
Macun |
KOL |
Kanat kol |
KOM |
Ağıl, davar ağılı |
KOR |
Kolordu kelimesinin kısaltması: Korgeneral |
KOT |
Temel ile zemin arasındaki yükseklik |
KUL |
Tanrı'ya göre insan |
KUM |
Silisli kütlelerin, kayaların, doğal etkenlerle parçalanarak ufalanmasından oluşan ufak, sert taneciklerin bütünü |
KUR |
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri |
KUT |
Uğur, baht, talih |
LAK |
Uzak Doğu'da yetişen Amerika elmasından çıkan zamk. Boyacılıkta kullanılan, kırmız böceğinin üst deri bezlerinin salgıladığı madde |
LAL |
Dili tutulmuş, konuşamaz hâle gelmiş, dilsiz |
LAM |
Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası |
LAN |
Ulan sözünün kısa söylenişi, kaba hitap, ey |
LİK |
bk. -lık / -lik |
LİM |
Küçük limon |
LİR |
Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı |
LOK |
Gemileri, farklı iki su düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz |
LOR |
Bir tür taze, yumuşak ve tuzsuz beyaz peynir |
LOT |
Borsada bin adet hisse senedinin bir araya getirilmesi ile oluşan birim |
MAİ |
Mavi |
MAL |
Bir kimsenin veya bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü |
MAS |
Emme, emerek içine çekme, soğurma |
MAT |
Parlak olmayan, donuk |
MİL |
Türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk |
MİM |
Eski Yunan ve Roma'da yaşamı, töreleri taklit amacı güden komedi türü |
MİR |
Baş, kumandan, amir |
MİS |
Güzel kokulu bir madde |
MİT |
Geleneksel olarak yayılan veya toplumun hayal gücü etkisiyle biçim değiştiren, tanrı, tanrıça, evrenin doğuşu ile ilgili hayalî, alegorik bir anlatımı olan halk hikâyesi, mitos |
MOL |
Herhangi bir maddenin gramla çarpılan molekül ağırlığı |
MOR |
Kırmızı ile mavinin karışmasından oluşan renk, menekşe renginin kırmızıya çalanı |
MUM |
Bir fitilin üzerine erimiş bal mumu, iç yağı, stearik asit veya parafin dökülüp genellikle silindir biçiminde dondurulan ince, uzun ışık aracı |
MUS |
Köpük kıvamında tatlı veya tuzlu bir tür yiyecek |
MUT |
Elli şiniklik tahıl ölçeği |
NAL |
At, öküz gibi hizmet hayvanlarının tırnaklarına çakılan demir parçası |
NAM |
Ad |
NAR |
Nargillerden, yaprakları karşılıklı, çiçekleri büyük, koyu kırmızı renkte, küçük bir ağaç (Punica granatum) |
NAS |
Açıklık, açık ve kesin yargı |
NİM |
Yarı |
NOM |
Eski Mısır'da şehir devletlerine verilen isim |
NOT |
(öğrenci için) iyi veya kötü numara, derece almak |
NUR |
Aydınlık, ışık, parıltı |
OLA |
(zaman bildiren bir isimle) Yaklaşmak, gelip çatmak |
OMA |
Kalça kemiği |
ONA |
O zamirinin yönelme durumu |
ONS |
Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık birimi |
ONU |
O zamirinin belirtme durumu |
ORA |
O yer |
RAM |
Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan |
ROK |
Santrançta şah, kalelerden birinin yanına getirilerek, kaleninse şah üzerinden atlatılması biçiminde yapılan tek sayılan özel bir hamle |
ROL |
Bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi ve yapması gereken hareketlerin genel adı |
ROM |
Şeker kamışından şeker yapılırken elde edilen öz suyun, melâs ve artıkların mayalandırılarak kurutulmasıyla elde edilen alkollü sert içki |
ROT |
Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk |
RUA |
papaz |
RUM |
Müslüman ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse |
RUN |
bk. rün |
RUS |
Rusya Federasyonu'nda yaşayan Doğu Slav halkı veya bu halkın soyundan olan kimse |
SAK |
Uyanık, gözü açık, müteyakkız |
SAL |
Birçok kalın direk yan yana bağlanarak yapılan, düz ve korkuluksuz deniz veya ırmak taşıtı |
SAM |
Çölde esen rüzgâr, sam yeli |
SAN |
Ün, şan, şöhret |
SİK |
Erkeklik organı |
SİM |
İşaret |
SİN |
Yaşanılmış olan süre, yaş |
SİS |
Atmosferin alt tabakalarındaki küçük su veya buhar tanelerinden oluşan bulutların çok alçalarak yeryüzüne kadar inmesiyle oluşan duman |
SİT |
Tarih öncesinden günümüze kadar değişik çağların ve uygarlıkların kültür değerlerini temsil eden eser veya kalıntı |
SKİ |
Kayak |
SOL |
Gam dizisinde fa ile la arasındaki ses |
SOM |
Kırgısiztan para birimi |
SON |
Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet |
SOS |
Bazı yemeklerin üzerine dökülen, domates, baharat gibi şeylerle yapılan terbiye |
SUR |
Kale duvarı |
SUT |
Eskiden bazı bitkilerden, bu gün sodyum klorürden elde edilen sodyum karbonatın ticaretteki adı |
TAK |
Tahta vb. bir şeye vurulunca veya silâh patlayınca çıkan tok ve sert ses |
TAL |
Kök, sap ve yaprak şeklinde farklılaşmamış bir bitkinin yaşama ve büyüme organı |
TAM |
Eksiksiz, kesintisiz |
TAN |
Güneş doğmadan önceki alaca karanlık |
TAR |
Doğu Anadolu ile Azerbaycan'da çalınan bir çalgı türü |
TAS |
Genellikle içine sulu şeyler konulan metal vb.den yapılmış kap |
TAT |
Türklerin egemen olduğu yerlerde yaşayan Arap veya İranlılara verilen ad |
TİK |
Herhangi bir kas kümesinin irade dışı hareketi |
TİM |
Bir silâhı, bir telsiz istasyonunu vb. yi çalıştırmak için kurulan topluluk |
TİN |
Ruh |
TOK |
Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı |
TOL |
Taş kemer veya taş kemerlerle yapılmış ev, oda, kapı vb.şey |
TON |
İnsan veya çalgı sesinin yükseklik veya alçaklık derecesi |
TOR |
Sık gözlü ağ |
TOS |
Alın veya boynuzla vuruş |
TUL |
Uzunluk |
TUN |
Gizli yer, köşe bucak |
TUR |
Dolaşma |
TUT |
Adıyaman'ın bir ilçesi |
ULA |
Muğla'nın bir ilçesi |
ULU |
Erdemleri bakımından çok büyük, yüce |
UMU |
Umut, istek, arzu |